31 Ekim 2014 Cuma

BAŞLARKEN

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

       Türkçe'ye çevrilirken meydana gelen anlam sapmalarından korunmak ve mümkün olduğunca gerçek manaya en yakın olanı tesbit etmek için, önemli kelimeleri tahlil ederek başlamakta fayda var.

• Küfür: Kelimenin Kuran'da geçtiği yerlere baktığımızda "örtmek, bildiği halde gizlemek, görmezden gelmek, göz ardı etmek, dikkate almamak, bilip de uygulamamak" gibi anlamlara geldiğini görürüz. Mesela Nisa Suresi 31. ayette diyor ki; "Eğer yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız, kötülüklerinizi örteriz." Bu ayetteki örtme filli, "nukeffir" olarak geçmiş. Aynı şekilde birçok ayette günahları örtme derken "kefera" fiili kullanılır. Fakat meallerde küfür fiili çevrilirken "inkar" olarak çevrilir. İnkar kelimesi zaten Arapça ve "yunkir" olarak geçen yerler var. Küfür fiilini inkar olarak çevirince çoğu ayette anlam sapması yaşanmakta. "Biz inkar etmediğimize göre bu ayetin muhatabı değiliz. O ayetler Hristiyanlar'a veya Yahudiler'e gelmiş." mantığı işlemekte.
• İman: İman etme fiili, "güvenme, kendini onunla güvende hissetme" manalarına gelmekte. Bu fiili "inanmak" olarak çevirince çoğu ayette anlam sapması yaşanmakta. Kelimeyi oluşturan "elif-mim-nun" harfleriyle oluşan diğer bütün kelimelere güvenlik manası veriliyor, fakat iman kelimesine "inanmak" manası veriliyor. Mesela; emniyet kuvvetleri, güvenlik kuvvetleridir. Emanet mal, güvenlik altındaki maldır. Yusuf suresi 64. ayette Yakub as. kendinden Bünyamin'i isteyen evlatlarına, geçmişte Yusuf'a yaptıklarından dolayı diyor ki; "Hel amenukum-size güvenir miyim?" Ayrıca Kuran'da iman artmasından bahsedilmekte. Bir şeye ya inanırsın ya inanmazsın. İnanç artması olmuyor. Fakat güven artması dediğimiz zaman konu tam anlaşılıyor. Tam güvenmek ve teslim olmak var, belli şartlarda güvenmek ve teslim olmak var. Sonuç olarak; küfür ile iman kelimelerindeki anlam tahrifatının neticesi olarak şu mantık ortaya çıkmış; "İnkar etmedikten ve inandıktan sonra her türlü pisliği yapsan da, biraz yanmakla ve şefaat görmekle cennete girersin." Kuran ruhuna tamamen aykırı bir söylem.
• Veli: Bu kelime çevrilirken "dost" olarak çevrilmekte. Fakat "arka çıkan, gözeten, yanında olan" manasına gelmekte. Aynı kökten gelen tevella kelimesi "sırt dönmek, arkasını dönmek, yüz çevirmek" manasına gelir. Veli veya vali kelimesinde "arka arkaya gelen, takipçi" anlamı da vardır. Veliaht; "Ahitleşilmiş, sözleşilmiş veli" manasına gelir ve padişahların arkasından gelecek olanlara denir. Allah bazı kelimeleri anlayabilmemiz için dünyadakilere bu isimleri vermiştir. Ana-babalarımıza da veli denir ki onlar bizi her türlü kötülükten korumaya ve her türlü iyiliği bizim için sağlamaya çalışırlar. Kelimeye "dost" dediğimiz zaman anlam kaybı oluyor. İki denk kişinin sırdaşlık derecesindeki samimi ilişkisine dostluk denir.
• Zulüm: Bir kelimeyi en iyi anlamanın yolu, zıddına bakmaktır. Zulüm kelimesinin zıddı adalettir. Eş anlamlısı ise haksızlık, adaletsizliktir. Adaletin olmadığı her yerde zulüm vardır.
• Tağut: Haddi aşmak, azgınlık etmek manasına gelir. Allah'a ait olan özellikleri kendisinde vehmetmek diyebiliriz. Meallerde genelleyip şeytan olarak çevirirler. Kişi olsun, devlet olsun haddi aşan tağuttur. Bakara Suresi 257. ayet: "Allah iman edenlerin(Allah'a güvenenlerin) velisidir(gözeteni), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin(bu hakikati göz ardı edenlerin) velileri(gözetenleri) tağuttur(haddi aşan kişi veya kuruluşlardır), onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar." Bu ayetin şu şekilde çevrildiği görülebilir: "Allah inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin dostu ise şeytandır, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır."
• Tevbe: Tevbe kelimesi ile istiğfar kelimesi arasında fark vardır. İstiğfar etmek, günahının ardından bağışlanma dilemektir. Özür dilemek gibi. Tevbe etmek ise, yönelmek demektir. Hayatının gidişatını değiştirmek, geçmişe sünger çekmek diyebiliriz. Kişi tevbe ettikten sonra, işlediği küçük günahlar için istiğfar eder. Fakat tevbe insanın hayatında sürekli yapacağı bir fiil değildir. Tevbe fiilini Allah "Yönelene ben de yönelirim." manasında, kendisi için de kullanmıştır. Fakat istiğfar sadece kullara mahsus bir fiildir.
• Dilemek: Kuran'da "men yeşa" formuyla gelen ifadelere "dilediğine" manası vererek başta hidayet olmak üzere çoğu meselede seçimi Allah'ın yaptığı, irade sahibinin Allah olduğu sonucunu çıkarırlar. Fakat bu ibareyi "kim dilerse" olarak çevirmek mümkün. Bu çeviri, dünya hayatının imtihan amacına da uygun. Aksi şekilde çeviri sonucu kadercilik anlayışı yerleşmiş. Her şeyi dileyen tabi ki Allah'tır ama imtihan gereği kullarına cüzi irade vererek muhayyer bırakıp, "hayırlı olanı dilemelerini" dilemiştir.
• İbtiğa etmek: "Aramak, çalışmak çabalamak" değil, "dilemek, istemek" anlamı taşır.
• Ehli kitap: Ehli kitap ifadesinden, sadece önceki kitapları benimseyenleri değil, gelen tüm kitaplara muhatap olanları, yani kitabı okuyan, kabul eden ama gereğini uygulamayanları anlıyorum.
• İbadet: Sadece namaz, oruç vs. gibi (kelime kulağıma hoş gelmese de kullanmak zorundayım) tapınma faaliyetlerini ifade etmiyor. Hayatımızı neye göre düzenliyorsak, kimin kurallarına uyuyorsak, hayatımızı şekillendiren sebepler neyse onlara kulluk ediyoruz. Bu ve birçok ayette sadece Allah'a kulluk etmemiz, yani hayatımızı Allah'ın emirlerine göre düzenlememiz isteniyor.
• Şirk: Yaşadığımız toplum şirk kavramını kendinden öyle uzak görüyor ki, sanki Mekke müşriklerine has bir davranış ve putların kırılması ile şirk de sona ermiş. Şirk kelimesinin Türkçesi "ortaklık". Allah'ın kendisine has kıldığı özellikleri insanın kendisinde veya başkasında görmesi şirktir. Kuran'da şirkin tarifini ararsak, Kehf Suresi'ndeki iki bahçe sahibi ve Kasas Suresi'ndeki Karun kıssalarında buluruz. Her iki kıssadaki dünyalık sahibi insanlar şunu demekte: "Bunlar bana bendeki bir ilim sayesinde verildi. Bunun ebediyen batacağını sanmıyorum. Kıyamet kopsa bile orda daha iyisini bulurum. Mal olarak da nüfuz olarak da daha güçlüyüm." İki bahçe sahibi adamın arkadaşı cevaben şöyle diyor: "O Allah benim rabbimdir ve rabbime hiç bir şeyi şirk koşmam. Bağına girdiğinde 'Allah'ın dilediği şey(maşaallah), kuvvet ancak Allah ile birlikte vardır(la kuvvete illâ billah)' demeli değil miydin?" İşte Kuran'da şirkin en açık tarifi budur. Günümüzde de hiç uzak ve yabancı olmadığımız bir zihniyet değil mi?
• Takva: Kelimenin kökü "korunma" manası taşır. Allah'ın azabından korunma, O'na karşı dikkatli davranma gibi. Meallerde genelde "korkma" manası verilmektedir. Bu mananın karşılığı "haşyet"dir.
• Zikir: Hatırlamak veya hatırda tutmak anlamına gelir. "zekkir" şeklinde geldiğinde, "hatırlat" emri verilmiş olur.
• Maruf: Kelimenin tam Türkçe karşılığı "bilinen"dir. Genel kabul görmüş, herkes tarafından bilinen, üzerinde ihtilaf olmayan gibi manalar verilebilir. Genel manası böyleyken, özel manaya hapsedip, "iyilik" olarak çevirirler. İyilik göreceli bir kavram olduğundan, bu çevirinin bazı sakıncaları ortaya çıkabiliyor. "Emri bil maruf, nehyi anil munker" ifadesini "İyiliği emret, kötülüğü yasakla." olarak çevirince, insanlar yetkileri olmadığı halde, kendilerince iyi olduğunu düşündükleri şeyleri emretmeye, kötü olduğunu düşündükleri şeyleri de yasaklamaya kalkışıyorlar.
• Munker: Kelimenin kökü "nekra"dır. Tam karşılığı "bilinmeyen"dir. Bunu da "kötülük" olarak çevirirler. Yusuf Suresi 58. ayette, Hicr Suresi 62. ayette ve Zariyat Suresi 25. ayette munker kelimesi, "bilinmeyen, yabancı" anlamında kullanılmıştır. "Nehyi anil munker" bilmediğimizden nehyetmeyi belirtir. İsra Suresi 36. ayet bilmediğimizin peşine düşmememizi emreder: "Bilmediğin şeyin peşine düşme. Muhakkak ki işitme, görme ve idrak bundan mesuldür."
• Emri bil maruf, nehyi anil munker: Bu ifadede emretme ve yasaklama ifadeleri bulunmakta. "Bilineni emret, bilinmeyeni yasakla." Bir şeyi emretmek ve yasaklamak için yetkili otorite olmak gerek. Yoksa dinde zorlama olmadığı için, tepki ile karşılaşılabilir. Bunun haricindekiler tavsiyeden öte geçmez. Tavsiye ile emir-yasak ayrı şeylerdir. Kuran'ın emirlerini telakki ederken, bireysel mi yoksa toplumsal mı olduğuna iyi dikkat etmek gerekir. Topluluğa gelen emirleri bireysel idrak etmek, sakıncalı durumlara sebep olabilir.
• Kader: Manası en çok karıştırılan kelimelerden birisidir. Alın yazısı ile karıştırılır. Kader, ölçü demektir. Birisinden bir şey isterken "Bir miktar ver." deriz. Bu kelime de kader kelimesinden türemiştir ve ölçü manasına gelir. "Muhakkak ki her şeyi bir ölçü ile yarattık." Kamer Suresi 49. ayet. Allah her şeye bir ölçü koymuştur. Mesela; iyiler cennete gider, kötüler cehenneme. Ahiret için çalışan ahireti elde eder, dünya için çalışan dünyayı. Bunlar gibi ölçüler koymuştur Allah ve kullarının bu ölçülere riayet etmelerini dilemiştir. Allah'ın koyduğu bu ölçüler yine Allah'ın dilemesi ile değişebilir veya geçersiz hale gelebilir. Nitekim sebep-sonuç ilişkisine göre İbrahim as. ateşe atıldığında yanması gerekiyordu ama ateş ona serinlik oldu. Bu ölçüler müminlerin aleyhine olduğu zamanlarda Allah bunları geçersiz hale getirir. Ölçülere ve sebep sonuç ilişkisine değil bunları koyan ve gerekirse geçersiz hale getiren Allah'a tapmak gerekir.
• Sapıklık: Kuran'da birçok yerde geçen "dalle" fiili genelde "saptırmak" olarak çevrilir ve "Allah'ın saptırması" manası verilir. Oysa Allah kulunu saptırmaz. Hiçbir saptırıcıyı da yardımcı edinmez. (Kehf Suresi 51. ayet) Allah, kullarına verdiği cüzi irade neticesinde sapıklığı benimseyen kullarını sapıklıkta terk eder. "Allah'ın saptırdığı" değil, "Allah'ın sapıklıkta terk ettiği" şeklinde olması gerekir. Bu tip yanlışlıklardan dolayı kaderci anlayış yerleşmektedir.
• Tevil: Genelde, ayetlere yorum getirme olarak bilinir. Kelime "evvel" kelimesi ile aynı kökten türemiştir. "Önce, ilk" manaları taşır. Meal kelimesi de aynı kökten türemiştir. İşin aslına ulaşma, ilk haline döndürme diyebiliriz.
• Salat/Namaz ve Namazın Kazası: Namaz kelimesi Farsça olup Kuran'da "salât" olarak geçer. Salat kelimesi Kuran'da farklı şekillerde kullanılır. Kelimeye son dönemde "destek olma" manası verilmekte. Bu görüşü incelediğimde zorlama kıyaslarla bu kanıya vardıklarını görüyorum. Arap ülkelerinde, İngilizcedeki telekomünikasyon ve Türkçedeki iletişim kelimelerinin Arapça karşılığı olarak ittisâlât kelimesi kullanılmakta. Yani kelimenin kökünde: "Bağlantı, iletişime geçme" manaları olduğunu düşünüyorum. Bu mana, içi boş bir ritüel halindeki ibadetlerin içini doldurma adına da makul geliyor. Ayrıca kaza etme fiilinin manası, namazı zamanında değil de başka zaman yerine getirme olarak tahrifata uğramış ve zıddı olarak da eda etme fiili koyulmuş. Yukarıdaki ayette ve başka ayetlerde olduğu gibi kaza etme fiili zamanında yerine getirmektir. Vaktinde kılınmayan namazın ilerideki zamanlarda kılınması Kuran'da olmayan ve sonradan yürürlüğe konulmuş bir eylemdir yani bidattir. Namaz müminlere vakitli olarak yazıldığına göre, vakit geçince namazın kılınma ihtimali de geçmiş demektir. Bununla beraber namazın kılınacağı vakitler konusunun da tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarının vakitlerinin bir olduğu yani Kuran'dan 3 vakit namaz çıktığı görüşü vardır.
• Dua: Kuran meallerinde Allah'tan başkası ile ilgili gelen dua fiiline anlam verilirken, genelde tapmak, ibadet etmek vs. gibi anlamlar verilmekte. Dua kelimesinin Türkçe karşılığı "çağrı"dır. Dua etme fiilini yardıma çağırma olarak anlıyorum. "Muhakkak ki Allah'tan başka sadece inâsı ve inatçı şeytanı yardıma çağırıyorlar." Nisa Suresi 117.

30 Ekim 2014 Perşembe

1. cüz

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırız. 
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile.

001.Fatiha Suresi: 


Bismillahirrahmanirrahim.

001.1-7) Allah'a hamd ve övgü. Kulluğu ancak sana yapar ve yardımı ancak senden isteriz. Bizi nimet verdiklerinin dosdoğru yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.

* * *

002.Bakara Suresi: 

Bismillahirrahmanirrahim.

002.1) Elif-Lam-Mim

Not: Hakkında bir çok tahmin yürütülen ama kesin bilgiye sahip olmadığımız, akıl ile de çözemeyeceğimiz huruf-u mukattaa ile başlıyor sure. Muhammed as. bu harfleri etrafındakilere okuduğu zaman onlar muhakkak bunun manasını sormuş ve gereken cevabı almışlardır.

002.2-5) Bu kitapta şüphe yoktur ve muttakiler için hidayettir. Muttakilerin özellikleri:
  • Gayba iman ederler.
  • Namazı kılar, verdiğimiz rızıktan infak ederler.
  • Sana inene de, senden önce inenlere de iman ederler.
  • Ahirete yakin olarak iman ederler.
002.6-7) Kafirler ve kalp mühürlenmesi.

002.8-20) Münafıklar. Hastalıklı kalp ve Allah'ın hastalığı artırması. Fesat yaparlar ama ıslah ediciyiz derler. İman edenleri beyinsiz olarak görürler. Hidayeti verip dalaleti satın alırlar.

002.21-22) Takvanın şartı yaratıcıya benzer/misil(endad) vehmetmeden kulluk etmek.

002.25) Cennette rızıklar önceki rızıklara benzer olarak verilecek.

002.26) Allah, büyük küçük demeden örnekler verir. Çoğuna bu yolla hidayet eder, çoğunu da sapıklıkta terk eder ancak fasıklardan başkasını sapıklıkta terk etmez.

Not: Sapıklık(dalle) fiili ile ilgili detaylı analiz "Başlarken" bölümünde yapılmıştır.

002.28) Ölü idik diriltti. Sonra öldürecek ve diriltecek. Sonra O'na döndürüleceğiz.

002.30-39) İnsanın yaratılışından önce Allah'ın meleklerle diyaloğu. Meleklerin, "fesad çıkarıp kan dökecek olanları mı yaratacaksın?" demeleri. Allah'ın Adem'e esmayı öğretmesi. Adem'e secde edin diye emir vermesi ve iblisin büyüklenip kaçınması. Şeytanın Adem ve eşinin ayağını kaydırıp cennetten çıkarması. "Bazınız bazınıza düşman olarak inin." Adem rabbinden kelimeler alıp tevbe etti(yöneldi). "Cennetten topluca inin. Benden gelen hidayetçiye tabi olana korku ve hüzün yoktur." vaadi.

Not: Tevbe kelimesi ile istiğfar kelimesi arasında fark vardır. İstiğfar etmek, günahının ardından bağışlanma dilemektir. Özür dilemek gibi. Tevbe etmek ise, yönelmek demektir. Hayatının gidişatını değiştirmek, geçmişe sünger çekmek diyebiliriz. Kişi tevbe ettikten sonra, işlediği küçük günahlar için istiğfar eder. Fakat tevbe insanın hayatında sürekli yapacağı bir fiil değildir. Tevbe fiilini Allah "Yönelene ben de yönelirim." manasında, kendisi için de kullanmıştır. Fakat istiğfar sadece kullara mahsus bir fiildir.

002.41) İsrailoğulları'na, "Sizdekini doğrulayan kitaba iman edin." emri.

002.42) Hakka batıl elbisesi giydirip bile bile gizlemeyin.

002.44) İnsanlara birri(iyilik/genişlik) emredip kendinizi unutur musunuz?

002.45-46) Sabır ve namaz(salat) ile yardım isteyin. O yalnızca huşu duyanlara büyük bir şeydir. O huşu duyanlar, rablerine dönüp kavuşacaklarını zannederler.

002.48) Kıyamette kimse kimse için bir şey ödeyemez. Şefaat ve fidye kabul edilmez. Yardım da görmezler.

002.49-61) İsrailoğulları'na verilen nimetler;
  • Firavun'dan kurtarıldılar.
  • Danaya taptıktan sonra affedildiler.
  • Musa'ya kitap ve Furkan verildi.
  • Ölümlerinden sonra dirilik verildi.
  • Üzerlerine gölgelik bulut verildi.
  • Men ve selva yiyeceği indirdi.
  • Musa kavmine su istedi ve taştan her boya ayrı 12 pınar fışkırdı.
Buna karşılık:
  • Danaya taptılar.
  • Allah'ı açıkça görmek istediler.
  • Sözü değiştirdiler ve bela indi.
  • İsyanı alışkanlık haline getirdiler.
  • Tek çeşit yiyeceğe sabredemeyeceğiz deyip yerden biten(ekilip biçilen) yiyeceklerden istediler. 
Musa: "Hayırlı olanı(gökten sebepsiz gelen) aşağı olanla mı(çalışmaya bağlı) değiştirmek istiyorsunuz? Dönün o zaman Mısır'a." dedi. Zillet ve meskenet damgası vuruldu. Çünkü kafirlik edip nebileri öldürüyorlardı.

Not: Yerin bitirdiği yiyeceklerden istediler. Yani ekip biçerek elde etmek istediler ve zillet yani çalışarak elde etme zorunluluğu damgası vuruldu. 71. ayette kesilmesi emredilen inek tarif edilirken de zelil olmamış yani çalışmamış olarak tarif edilir. Halbuki gökten zahmetsizce rızık geliyordu. "Aşağılık olanı hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz" sözünü de ekleyip rızık meselesini düşünmek lazım.


Musa as. "birbirinizi öldürün" diye emretti. 


Not: Burayı tercüme ederken "nefislerinizi öldürün" olarak ederler. Fakat aynı formda gelen 85. ayetteki ibareyi "birbirinizi öldürüyorsunuz" olarak çevirirler. "Nefs" kelimesinin Türkçe karşılığı "kendi"dir. Burda Musa as. iç savaşı emrediyor. Nitekim Ben Kingley'in oynadığı Hz. Musa isimli filmde konuyu aynen bu şekilde işlemişler.


002.62) Mensubiyeti ne olursa olsun, Allah'a ve ahirete iman eder haldeyken salih amel işleyenlere korku ve hüzün yoktur. Karşılıkları rableri katındadır.


002.63-65) Üzerlerine Tur'u kaldırıp İsrailoğulları'ndan söz alındı ve sonra yüz çevirdiler. Allah'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı hüsrana uğrarlardı. Cumartesi yasağını çiğneyenlere "Sefil maymunlar olun!" denildi. 


002.67-74) İnek kıssası. Allah, Musa as. aracılığıyla, zaaf duyduklarından olsa gerek, bir inek kesmelerini emretti. Sorgusuz herhangi bir inek kesmeleri gerekirken işi yokuşa sürdüler. Üstelik "Allah dilerse yolumuzu buluruz." dediler. Sorular sordukça işleri zorlaştı. Kalplerine sevgisi içirilen(93. ayet) buzağının en gözdesini kesmeleri icap etti. Sonunda kestiler. Allah, ineğin bir parçası ile faili meçhul bir maktule vurulmasını isteyerek katili meydana çıkardı. Allah böylece ölüleri diriltir ve akıllanmamız için ayetleri gösterir.


Not: İsrailoğulları'nın en çarpıcı özelliklerinden birisi de, her koşulda Allah'tan, gücüne sınır koymadan yardım isteyip, ardından nankörlük etmeleri. 
Onlar öldürdükçe Allah'ın nebi göndermesi, onca nimet vermesi, alemler üstüne tercih etmesi bu sebepten olsa gerek. Burda da hem yan çizip hem de "Allah dilerse yolumuzu buluruz." diyorlar. 

002.75) Aklettikten sonra bile bile Allah kelamını tahrif.


002.78) Kuruntular haricinden kitabı bilmeyen ve zanna tabi olan ümmiler vardır.


002.79) Kazanç elde etmek için kendi elleriyle kitap yazıp, "Bu Allah katındandır." diyenlere yazıklar olsun.


002.80-82) "Sayılı günler haricinde ateş bize dokunmaz." dediler. Allah böyle bir söz mü verdi? Söz verdiyse sözünden caymaz. Kim bir kötülük işler de o kötülük kendisini kuşatırsa, ateş ehlidir ve orda kalıcıdır. Allah'a güvenir haldeyken iyi işler yapanlar da cennet ehlidir ve orda kalıcıdırlar.


Not: Büyük hurafelerden birisi de "Günahlarımız kadar cehennemde yanacağız, sonra cennete gideceğiz." anlayışıdır. Allah burada ve Ali İmran Suresi 24. ayette net olarak bunu reddeder. Bu iki ayet haricinde de cennetliklerin cennette, cehennemliklerin de cehennemde kalıcı olduğu konusunda ayetler vardır. Mümin olarak ölen kişinin günahlarının tamamen bağışlanabileceği, hatta günahlarının sevaba çevrilebileceği konusunda da ayetler mevcut iken, nasıl olur da insanlar az da olsa cehennemde yanmaya razı edilmiş, anlamak gerçekten zor.

002.83) İsrailoğulları'ndan alınan sözler:

  • Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz.
  • Ana-babayı, yakınlara, yetimlere ve miskinlere iyilik edeceksiniz.
  • İnsanlara güzel söz söyleyeceksiniz.
  • Namazı kılıp, zekatı vereceksiniz.
Azı hariç sözlerinden yüz çevirdiler.

002.85) Kitabın bir kısmına iman edip, bir kısmına etmeyenlerin cezası, hem dünyada hem de ahirette rezilliktir.


002.87) Hevaya göre emir istemek.


002.89) Kitaplar birbirini doğrular. Hem yardım istediler, hem kafirlik(örtme, görmezden gelme, gözardı etme) ettiler.


002.93) İsrailoğulları'nın kalplerine, isyanlarından dolayı buzağı sevgisi içirildi.


002.94) Allah katındaki ahiret yurdu sadece size özelse, haydi o zaman ölümü temenni edin!


002.96) Dünya hırsı


002.98) Allah'a meleklere, rasullere, Cebrail'e ve Mikail'e düşmanlık.


002.99) Ayetleri fasıklardan başkası gözardı(küfür) etmez.


002.102) Sihir-büyü.


002.105) Allah rahmetini dileyene tahsis eder.


Not: Kuran'da "men yeşa" formuyla gelen ifadelere "dilediğine" manası vererek başta hidayet olmak üzere çoğu meselede seçimi Allah'ın yaptığı, irade sahibinin Allah olduğu sonucunu çıkarırlar. Fakat bu ibareyi "kim dilerse" olarak çevirmek mümkün. Bu çeviri, dünya hayatının imtihan amacına da uygun. Her şeyi dileyen tabi ki Allah'tır ama imtihan gereği kullarına cüzi irade vererek muhayyer bırakıp, "hayırlı olanı dilemelerini" dilemiştir. 

002.106) Nesh. Biz bir ayetten neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya mislini getiririz.


002.107) Allah'tan başka hiç bir veli ve yardımcı yoktur.


002.108) Peygamberi sorguya çekmek.

002.109) Ehli kitabın çoğu, gerçek kendilerine beyan olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten dolayı sizi imandan sonra küfre döndürmeyi arzu ederler. Allah'ın emri gelinceye kadar affedin ve hoşgörülü olun. 


002.111-112) Yahudilerden veya hristiyanlardan başkası cennete giremeyecek dediler. Bu onların kuruntularıdır. Aksine, kim yüzünü Allah'a teslim edip muhsinlerden olursa, mükafatı rabbi yanındadır. Onlara korku ve hüzün yoktur.


002.113) Kitabı okudukları halde, Yahudiler; Hristiyanlar bir şey üzere değildir dediler. Hristiyanlar da Yahudiler bir şey üzere değildir dediler. Bilmeyenler de onlar gibi söylediler. Allah kıyamet günü ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hüküm verecektir.


002.114) Allah'ın mescidleri.


002.117) Kun fe yekun.


002.119) Rasulun görevi ve sorumluluk sahası.

002.120) Onlara tabi olmadıkça Yahudiler ve Hristiyanlar senden razı olmayacaklar. De ki hidayet Allah'ın hidayetidir. Sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan, sana Allah'tan başka hiç bir veli ve yardımcı yoktur.


002.121) Okumak

002.123) Kimsenin kimse için bir şey ödeyemeyeceği, fidyenin kabul edilmeyeceği, şefaatin fayda vermeyeceği ve yardım edilmeyecek güne karşı korunun(takva).


002.124-129) İbrahim as'ın imtihan edilip tamamlaması. İnsanlığa önder seçilmesi. Zurriyetinden de isteyince, "Ahdime zalimler nail olamaz." cevabını alması. Beyti(kabeyi) bir dönüş ve güven yeri yaptık. Kim kafir olursa, az bir zaman faydalandırırım. Sonra ateş azabına girmek zorunda bırakırım. İsmail as. ile birlikte İbrahim as. beytin temellerini yükseltirken dua etti:

  • Rabbimiz kabul buyur bizden, şüphesiz sen işiten ve bilensin.
  • Rabbimiz, bizi sana teslim olanlarda eyle. Zürriyetimizden de sana teslim olan ümmet yap.
  • Bize ibadet şekillerini göster, bize yönel(tevbe et). Şüphesiz sen Tevvab(yönelen)'sın Rahim'sin.
  • Rabbimiz, onların içinden, onlara senin ayetlerini okuyan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten ve onları temizleyen bir rasul gönder. Şüphesiz sen Aziz ve Hakim'sin.
002.130-131) Kendi kendine beyinsizlik edenden başka kim İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Onu dünyada da seçtik, ahirette de salihlerdendir. Rabbi ona teslim ol deyince, "Alemlerin rabbine teslim oldum." dedi.

002.132-133) Yakub as'ın oğulları ile diyaloğu ve vasiyeti.


002.135) "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayet olunasınız." dediler. Aksine hanif olarak İbrahim'in dini. O hiç müşriklerden olmadı.


002.136) Deyin ki:

  • Allah'a iman ettik.
  • Bize, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya, İsa'ya ve bütün nebilere rablerinden ne verildiyse iman ettik. Onların hiç birisinin arasını ayırmayız. Onlara teslim olanlarız.
002.138) Allah'ın boyası.

002.139) Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz muhlislerdeniz.

002.140) İbrahim ve soyundan gelenler Yahudi veya Hristiyan idi mi diyorsunuz? Siz mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı?

002.141) Onlar bir ümmet idiler, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendine, sizin kazandıklarınız da size. Onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.

29 Ekim 2014 Çarşamba

5. cüz

002.142) Beyinsizler diyecek ki; "Üzerinde oldukları kıbleden bunları çeviren nedir?" De ki doğu da batı da Allah'ındır. Dileyeni sıratı mustakime hidayet eder.

002.143) İnsanlar üzerine şahit olun, rasul de sizin üzerinize şahit olsun diye sizi orta ümmet kıldık. Kıbleyi üzerinde bulunduğunuz şekilde yapmamızın sebebi sadece, kim rasule tabi oluyor, kim gerisin geri dönüyor bilmektir.

002.144) Nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram'a çevirin.

002.145) Kendilerine kitap verilenlerin kıblesine ve hevasına uyma.

002.148) Hayırlarda yarışın.

002.149) Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir.

002.150) Nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram'a çevirin ki, insanlar için aleyhinizde delil olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun.

002.151) Rasulun görevleri:
  • Size ayetlerimizi okuyor,
  • Sizi temizliyor,
  • Size kitabı ve hikmeti öğretiyor,
  • Size bilmez olduğunuz şeyleri öğretiyor.
002.152) Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Aksine onlar hayatta/diri/canlıdırlar ama siz hissetmezsiniz.

002.155-157) Sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Allah'a aidiz ve O'na dönücüleriz" derler. Salavat ve rahmet onların üzerinedir. Doğru yoldakiler de onlardır.

002.158) Allah'ın sembolleri Safa ve Merve. Kim evi hacceder veya umre yaparsa, bunları tavaf etmesinde bir günah yoktur.

002.159-160) Biz kitapta açıkladıktan sonra, kitaptan indirdiklerimizi ve hidayeti gizleyenlerin üzerine Allah'ın ve lanet edicilerin laneti olsun. Ancak yönelip(tevbe) ıslah olanlar ve açıklayanlara ben de yönelirim(tevbe). Kafir olarak ölenlerin üstüne, Allah'ın, meleklerin ve insanların laneti olsun.

002.163) İlahınız tektir. Rahman ve Rahim olandan başka ilah yoktur.

002.164) Akledenler için ayetlerin sıralanması.

002.165) İnsanlardan kimi, Allah'tan başka benzerler(endad) ediniyorlar da onları Allah'ı sever gibi seviyorlar. İman edenlerin Allah sevgisi daha şiddetlidir. Bütün kuvvet Allah'a aittir.

002.167) Azabı görünce, azap sebebiyle pişmanlık.

002.168-169) Ey insanlık. Yeryüzündekilerden yiyin, temiz ve hoş olarak. Şeytanın adımlarına uymayın. O size açık bir düşmandır. Size ancak kötülüğü, fuhşiyatı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

002.170) Allah ne indirdiyse ona tabi olun denildiğinde, "Aksine, atalarımızı ne üzerinde bulduysak ona uyarız" dediler. Ataları hiç bir şeye akıl erdiremiyor ve doğru yolda değilse?

002.171) Kafirlerin misali.

002.172) Ey iman edenler; size rızıklandırdığımız şeylerin hoş olanlarından yiyin ve yalnızca ona kulluk ediyorsanız şükredin.

002.173) Haram kılınanlar
  • Ölmüş olan,
  • Kan,
  • Domuz eti,
  • Allah'tan başkası adına kesilen
002.174) Allah'ın kitaptan indirdiklerini gizleyip, bununla biraz kazanç sağlayanlar, karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve temize çıkarmaz ve elim bir azap vardır onlara..

002.175) Kitap hakkında ihtilafa düşenler.

002.177) Birrin(iyilik, genişlik) tarifi.

002.178-179) Katl(öldürme) hakkındaki kısas. Marufa(bilinen) uyma emri. Ey akıl sahipleri(ulul elbâb) sizin için kısasta hayat vardır, takva sebebidir.

002.180) Bir hayır(mal olarak tercüme ediyorlar) bırakacaksa, ölüm geldiğinde vasiyet şartı.

002.183-187) Ramazan ayı ve oruç ile ilgili geniş anlatımlar.

002-186) Kullarım benden sorarlarsa de ki ben çok yakınım. Dua edene icabet ederim.

002.187) Oruç ile ilgili detaylar.

002.188) Mallarınızı aranızda batılca yemeyin. O malları hakimlere aktarırsınız/rüşvet verirsiniz, insanların mallarından bir bölümünü bile bile günah yoldan yemek için.

002.189) Hilaller insanlar ve hacc için vakit ölçüsüdür.

002.190-194) Kıtal(savaş-öldürme) emri ve şartları.

002.195) İnfak edin, kendi elinizle kendinizi tüketmeyin(tehlike).

002.196-203) Hacc, umre ve kurban.

Not: 198. ayette geçen; "Allah'ın fazlından istemenizde size bir günah yoktur." ibaresini Türkçe'ye çevirirken kimi mealler "Ticaret yaparak..." ibaresini eklemişler. Oysa ki ayetin orijinal metninde böyle bir ifade yok. Önceki sonraki ayetlerde de buna atıf bulunmamakta. Ayette geçen "ibtiğa" fiilini de "aramak, çalışıp çabalamak" şeklinde çevirirler. "İbtiğa" kelimesi "dileme, isteme" anlamı taşır.

002.200-201) İnsanlardan kimisi "Rabbimiz bize dünyada ver." derler. Onlara ahirette hiç bir pay(halag) yoktur. Kimisi de "Rabbimiz bize dünyada da hasene(iyilik) ve ahirette de. Bizi ateşin azabında koru." derler.

002.204-206) Dili dost, kalbi düşman, fesatçı insan tipi.

002.208)  Topluca İslam'a girin. Şeytanın adımlarına uymayın.

002.211) İsrailoğulları'na verilen apaçık ayetler.

002.212) Kafirlere dünya hayatı süslü gösterildi de, iman edenlerde eğleniyorlar. Takva sahipleri kıyamet günü onların üzerindedir. Allah dileyeni hesapsız rızıklandırır.

002.213) İnsanlar bir tek ümmetti, Allah müjdeci ve uyarıcı nebiler gönderdi. İhtilafa ettiklerinde insanlar arasında hüküm vermeleri için onlarla birlikte hak ile kitap da indirdi. Kendilerine kitap verilenler, beyyineler geldikten sonra, yalnızca aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilaf ettiler. Allah, izni ile, iman edenlere ihtilaf ettikleri hakk olan konuda hidayet etti. Allah dileyene doğru yolu gösterir.

002.214) Yoksa siz, sizden öncekilerin yaşadıklarının misli size gelmeden cennete gireceğinizi mi hesap ediyorsunuz? Onlara sıkıntılar ve zararlar dokundu ve rasul ve beraberindeki iman edenler; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar sarsıldılar. Dikkat edin, muhakkak Allah'ın yardımı yakındır.

002.215) İnfak kimin için?

002.216-217) Kıtal(savaş-adam öldürme) üzerinize yazıldı ve size hoş gelmez. Umulur ki bir şeyden hoşlanmazsınız ve sizin için hayırdır o. Umulur ki bir şeyi seversiniz, sizin için şerdir o. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Kıtal ile ilgili hükümler. Fitne adam öldürmekten daha büyüktür. Mürted-kafir olarak ölenin ahiretteki cezası.

Not: Kuran'da bir dayanağı olmamasına rağmen, kimi mezhep görüşlerine ve hadis kitaplarına göre, mürted olan kişi henüz ölmeden ve hesabı kapanmadan, kendi müslümanlıklarından şüphesi olmayan! taife tarafından öldürülmelidir. Fakat Allah bu ayette, mürted kafir olarak ölürse ahirette göreceği azaptan bahseder. "Dinde zorlama yoktur.(002.256)" ve "Dileyen iman etsin, dileyen küfretsin.(18.29)" gibi ayetler de "mürted öldürülmelidir" görüşünü boşa çıkarır.

002.218)  İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler Allah'ın rahmetini umanlardır. Allah gafur ve rahimdir.

002.219) İçki ve kumarda büyük günah ve insanlar için menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha büyüktür. Sana ne infak edeceklerini soruyorlar. De ki; ihtiyaçtan fazlasını(afv). Allah ayetlerini size böyle beyan ediyor ki böylelikle düşünürsünüz.

Not: Bu ayet, muhtaçlara mal verme (infak-sadaka-zekat) konusunda ölçüyü belirleyen ayettir. Bu konuda günümüzdeki ölçülerin hiç birisi Kuran'a dayanmaz. Zekatın 1/40 oranında ve bir yıllık periyotta verilmesi de Kuran'da yer almaz.

002.220) Yetimleri ıslah.

002.221) Müşrik kadınlarla ve erkeklerle iman edene kadar evlenmeyin. Allah izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Ayetlerini insanlar için açıklıyor, böylelikle hatırınızda tutarsınız.

Not: "Lealle" kelimesini, "umulur ki" diye çevirirler. "Böylelikle, böyle yaparsanız, bu yolla" gibi manalara gelir. "Asâ" kelimesi umulur ki manasına gelir.

002.222-223) Kadınların ay hali ve kadınlarla cinsel ilişki şekli. "Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever."

002.224-225) Yeminler.

002.226-242) Boşanma, evlenme, mehir, nafaka, emzirme, boşamadan sonraki çocuk ve dulluk hükümleri.

Not: Boşanma ile ilgili en ince detayına kadar bilgi Kuran'da verilmişken, Kuran'da olmayan boşama şekilleri "Sünnete ve mezheplere uygun." denilerek uygulanmakta, adına da "bidat talak" denmektedir. Bidat kelimesi, "yok iken başlatılan, sapıklık" manasına gelir. Ne acıdır ki bu ve buna benzer bazı bidatler, Muhammed as'ın ölümünün hemen ardından başlatılmıştır. Üstelik bidatleri, "Bidat-ı hasene ve bidat-ı seyyie" olarak ikiye ayırmışlar. Bunların Türkçe'si, "Güzel sapıklık ve kötü sapıklık."tır. Kuran'ı terkedip başka kaynaklara yönelmenin sonucu bu kadar vahim.

002.238-239) Namazları ve orta namazı koruyun. Allah için boyun eğerek kalkın. Korku halindeyseniz ayakta ve binit üzerinde kılın. Güvenliğe erişince, siz bilmezken size öğrettiği gibi zikredin Allah'ı.

002.243-244) Ölüm korkusu ile yurtlarından çıkan binleri görmedin mi? Allah onlara önce "Ölün." dedi, sonra onlara hayat verdi. Muhakkak ki Allah kullarına karşı lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler. O halde Allah yolunda çarpışın. Bilin ki Allah duyan ve bilendir.

002.245) Kim Allah'a güzel bir borç verir de Allah onu kat kat artırır? Allah hem sıkar, hem yayar. O'na döndürüleceksiniz.

002.246-252) İsrailoğulları'nın Musa aracılığıyla Allah'tan bir melik(kral, hükümdar, komutan) isteyip sonra yüz çevirmeleri. Allah'ın onlara Talut'u göndermesi. "Ona maldan bir genişlik verilmemişken melik olmaya biz daha layığız" diyerek beğenmemeleri. Hükümdarlığının alameti olarak içinde Allah'tan bir sekinet olan ve Musa ve Harun avanesinin kalıntıları olan bir tabut ile gelmesi. Onu meleklerin taşıması. Talut ordusu ile hareket edince, Allah'ın onları bir nehir ile imtihan etmesi. "Ondan içen benden değildir. Bir avuç alan müstesna." Azı hariç nehirden içtiler ve nehiri geçince dediler ki; "Bugün Calut ve ordusuna karşı takatimiz yok." Rablerine kavuşacaklarını zannedenler dediler ki; "Nice az sayılı topluluk Allah'ın izni ile çok sayılı topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. Rabbimiz üzerimize sabır dök. Ayaklarımızı sabitle ve zalim kavme karşı bize yardım et." Böylece Allah'ın izni ile onları hezimete uğrattılar. Davut, Calut'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Ona dilediği şeyleri öğretti. Allah'ın insanların bazısını bazısıyla def etmesi olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Allah alemlere lütuf sahibidir. Sana hak ile okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Muhakkak ki sen rasullerdensin.

28 Ekim 2014 Salı

3. cüz

002.253) O rasuller ki bazısını bazısının üstüne tercih ettik(faddalnâ). Kimiyle Allah konuştu ve bazısını derecelere çıkardı. Meryem oğlu İsa'ya beyyineler verdik ve Ruh-ul Kuds ile destekledik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler kendilerine beyyineler geldikten sonra birbirlerini öldüremezlerdi. Fakat ihtilafa düştüler, kimi iman etti kimi küfretti. Allah dileseydi birbirlerini öldüremezlerdi fakat Allah dilediğini yapar.

Not: Tefrikanın en büyük sebeplerinden birisi, her ümmetin kendisine gönderilmiş olan peygamberi üstün gösterme çabasıdır. Halbuki Bakara 285-286'da "Rasullerden hiç birisinin ayırt etmeyiz." dememizi ister Allah. İsa as. Hristiyanlar'ın, Musa as. Yahudiler'in, Muhammed as. da şimdiki Müslümanlar'ın peygamberi değil, hepsi Allah'ın tarif ettiği İslam dininin peygamberleridir ve birbirlerini tasdik ederler. Bu ayette geçen "faddalnâ" ifadesine "üstün kıldık" manası veriliyor. Halbuki kelimenin kökü "tercih etme" manası taşır. Allah konuşmak için Musa as'ı tercih etti. Ölüleri diriltme konusunda İsa as'ı tercih etti vs.
Ayetin değindiği diğer konu da, imtihan gereği Allah'ın bazı olaylara müdahale etmemesi konusu. Bazı önemli konularda "Allah'ın gücü mü yoktu da engellemedi" şeklinde sorulan sorulara da "imtihan gereği" şeklinde cevap verebiliriz.

002.254) Ey iman edenler. Alışverişin, dosluğun ve şefaatin olmadığı gün size gelmeden önce, verdiğimiz rızıklardan infak edin. Kafirler zalimdirler.

002.255) Ayet-el Kursi. Allah'ın kendini tanıtması. "O'nun yanında izni olmaksızın kim şefaat sahibidir?"

002.256) Dinde zorlama yoktur. Tağut'u red, Allah'a iman.

002.257) Allah iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan(zulumât) aydınlığa(nur) çıkarır. Küfredenlerin velisi ise tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır.

Not: Kuran-ı Kerim'i Türkçe'ye çevirirken anlam tahrifatına uğrayan kelimelerin en önemlilerinden olan; küfür, iman, veli, zulum ve tağut kelimeleri bu pasajda geçmekte. Bunlar ve benzeri anlam tahrifatına uğrayan kelimeler, "Başlarken" yayını altında toplanmıştır.

002.258) İbrahim as'ın, kendisine mülk verilen kişi ile tartışması.

002.259) Altı üstüne gelmiş şehre uğrayıp; "Allah ölümünden sonra bunu nasıl diriltecek" diye soranın yüz yıl uyutulup uyandırılması. Ne kadar kaldığının sorulması ve bir gün veya günün bir kısmı demesi. Durumun beyan edilip, kendisinin mutmain olması.

002.260) İbrahim as. dedi ki: "Ölüleri nasıl dirilttiğini göster." Allah; "İman etmiyor musun?" dedi. "Etmez miyim. Fakat kalbim tatmin olsun diye." Sonra Allah 4 tane kuş vasıtası ile onu tatmin etti.

Not: Bu iki ayette Allah ölüleri nasıl dirilttiği konusunda soranları tatmin ediyor. Özellikle İbrahim as. melekleri gördüğü ve Allah ile konuştuğu halde tatmin olmak için soru soruyor, araştırma yapıyor. Bizler de kafamıza yatmayan konuları araştırıp, Allah'a sorup bizi tatmin etmesini istemeliyiz.

002.261-274) İnfak ve sadaka ile ilgili detaylı ayetler.

002.272) Onların hidayeti senin üzerine değildir. Fakat Allah dileyene hidayet eder.

002.275-279) Faiz-alışveriş-sadaka kıyaslaması.

002.280) Sıkıntıda olana kolaylık bulana kadar süre verin, tasadduk ederseniz sizin için daha hayırlırıdr.

002.282) Borçlanma ayeti.

002.285-286) Amenerrasulu. "Rasullerden hiç birisinin arasını ayırmayız."

* * *

003.Âl-i İmran Suresi:

Bismillahirrahmanirrahim.

003.1) Elif-Lam-Mim.

003.2) Allah kendisinden başka ilah olmayandır, Hayyul Kayyum'dur.

003.3-4) Ellerindekini tasdik edici olarak sana kitabı hak olarak indirdi. İnsanlık için hidayet olarak önceden Tevrat'ı ve İncil'i indirdi. Furkan'ı indirdi. Şüphesiz Allah'ın ayetlerini göz ardı edenlere/örtenlere şiddetli azap vardır. Allah Aziz ve Zuntikam'dır.

003.5) Gökte ve yerde hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz.

003.6) Rahimlerde sizi nasıl dilerse öyle şekillendirir. O'ndan başka ilah yoktur. Aziz ve Hakim'dir.

003.7) Kitaptaki muhkem ve muteşabih ayetler. Muteşabih ayetlerin tevili(aslına, ilk haline ulaşma). İlimde derinleşenler. Ulul elbâb'dan başkası zikir edemez(hatırlama/hatırda tutma)

003.8-9) Rabbimiz bize hidayet ettikten sonra kalplerimizi yamultma. Katından bize rahmet bahşet. Şüphesiz sen Vahhab'sın. Rabbimiz şüphesiz sen insanları kendisinde şüphe olmayan bir günde toplayıcısın. Allah sözünden caymaz.

003.10-11) Kafirlerin malları ve evlatları Allah'a karşı kendilerine fayda vermez. Onlar ateşin yakıtıdır. Tıpkı Firavun ve onlardan öncekiler gibi. Ayetlerimizi yalanladılar ve Allah onları günahları ile yakaladı.

003.12) Kafirlere de ki; "Yenileceksiniz ve cehenneme haşrolunacaksınız."

003.13) Çarpışan iki toplulukta size bir ayet vardır. Biri Allah yolunda çarpışır, diğeri kafirdir. Göz görüşüyle onları kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah dileyeni yardımı ile destekler. Derin görüş sahipleri için bunda ibret vardır.

Not: Bu ayet, her şeyi sebep sonuç ilişkisine göre ve kendi anlayışınca değerlendirme mantığına bir misaldir. Allah sebep sonuç ilişkisini koymuştur fakat müminlerin aleyhine olduğu durumlarda geçersiz hale de getirmiştir. En çarpıcı örnek, İbrahim as'ın ateşe atıldığı halde yanmaması. Örnekler çoğaltılabilir. Allah yardım ederse şart-şurt söz konusu bile olmaz. Burda mühim olan konu, bizler durumumuzdan ve dünya hayatından bu kadar memnun iken, Allah bu halimizle bize yardım eder mi etmez mi? Takip eden ayetler de dünyalıklar ile ilgili.

003.14-15) İmtihan gereği insanları süslü gösterilen dünyalıklar ve onlardan korunanlar(muttakiler) için daha hayırlı olanın ne olduğunun haber verilmesi.

003.16-17) O muttakiler derler ki: Rabbimiz, muhakkak ki biz iman ettik. Günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru. Sabredenleri, sadıkları, boyun bükenleri, infak edenleri ve seherlerde istiğfar edenleri.

003.18) Allah'tan başka ilah olmadığına Allah kendisi, melekler ve adaleti ayakta tutan ilim sahipleri şahitlik eder.

003.19-20) Şühpesiz ki Allah katında din İslam'dır. Kendilerine kitap verilenler, sadece kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azgınlık etmeleri yüzünden ihtilaf ederler. Kim Allah'ın ayetlerini göz ardı ederse/örterse Allah hesapları hızlı görendir. Seninle tartışırlarsa de ki: Ben ve bana tabi olanlar yüzümüzü Allah'a teslim ettik. Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de ki: Siz de teslim oldunuz mu? Eğer teslim olurlarsa hidayet olunurlar. Yüz çevirirlerse, sana düşen sadece ulaştırmadır(tebliğ). Allah kullarını görücüdür.

Not: İnsanlığın tevhidinin önündeki en büyük engellerden birisi de bu ayetin yanlış anlaşılmasıdır. Geçmişteki bütün peygamberler İslam peygamberi idi ve bütün kitaplar da İslam'ı anlatan kitaplar idi. İbrahim as, Musa as. veya İsa as. başka bir din ile gönderilmedi. Hepsi birbirini takip ve tasdik ede ede geldi.
Allah kitapta Hristiyanlık'tan, Musevilik'ten ve başka dinlerden bahseder ama, bunları onayladığı anlamına gelmez. Musa as'dan sonrakiler Yahudiler olarak fırkalaştılar. İsa as'dan sonrakiler Hristiyanlar olarak fırkalaştılar. Kendilerine gelen kitaptan ve rasulden başkasını tanımadılar. Kitabı ve rasulu de gönüllerine göre kabul ettiler. Muhammed as'dan sonra da farklı şeyler olmadı. Allah'ın kitabındaki İslam değil, hevanın ve otoritelerin izin verdiği kadarıyla İslam benimsendi.
Bu ayetin yanlış anlaşılmasının asıl sebebi; Allah'ın kitapları aracılığıyla bizlere bildirdiği İslam dini ile, günümüzdeki İslam dininin aynı olmamasıdır. İnsanları çağırdığımız İslam Allah'ın gönderdiği ve rasullerinin yaşadığı İslam mı, yoksa insanların ve devletlerin benimsediği İslam mı bunu iyi tefekkür etmek lazım. Bunun yolu da vahye başvurmaktan geçiyor.

003.21-22) Allah'ın ayetlerini göz ardı edenleri/örtenleri ve nebileri ve insanlardan adaleti emredenleri haksızca öldürenleri elim bir azapla müjdele. Onların dünyadaki ve ahiretteki amelleri boşa gitmiştir. Yardımcıları da yoktur.

003.23-25) Kendilerine kitaptan nasip verilmiş olanları görmedin mi? Aralarında hüküm verilmesi için Allah'ın kitabına çağrılıyorlar, sonra onlardan bir takımı yüz çevirip dönüyorlar. Çünkü onlar şöyle diyorlar: "Sayılı günler haricinde ateş bize dokunmayacaktır." Uydurdukları şeyler dinlerinde onları aldatmıştır. Kendisinde şüphe olmayan bir günde onları toplayıp, her nefse kazandıkları verilip zulmedilmedikleri gün nasıl olurlar?

003.26-27) De ki; "Allah'ım mülkün sahibisin. Dilediğine verir, dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Muhakkak sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze, gündüzü geceye katarsın. Diriden ölü, ölüden diri çıkarırsın. Dilediğine(teşâu) hesapsız rızık verirsin."

003.28) Müminler birbirlerini bırakıp da kafirleri veli edinmezler. Kim bunu yaparsa, Allah'tan bir şey yoktur. Onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisine karşı uyarıyor. Dönüş Allah'adır.

003.31) De ki; "Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayıcı ve merhametlidir."

003.32) De ki; "Allah'a ve rasule itaat edin." Yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah kafirleri sevmez.

003.33-34) Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemlerin üstüne seçti. Bazısı bazısının soyundandır. Allah işiten ve bilendir.

003.35-38) İmran'ın karısının, karnındaki bebeği Allah'a adaması. Bebeğin kız doğması. Allah'ın kabul edip güzel bir bitki olarak bitirmesi. Zekeriya'yı bakımı ile görevlendirmesi. Zekeriya mihraba her girişinde Meryem'in yanında bir rızık bulurdu. Dedi ki: "Ey Meryem bunlar sana nerden geliyor?" Meryem dedi ki: "Allah'tan." Allah dileyeni hesapsız rızıklandırır. Zekeriya orada rabbine dua etti: "Bana katından hoş bir zürriyet bahşet. Sen duaları işiticisin."

Not: Bu pasajda önemli konular yer alıyor.

  • Sebeplere tapmamalıyız. Allah, kullarının takva derecesine göre gerekirse sebep-sonuç ilişkilerini geçersiz bırakıp rızıklandırır, yardım eder. Meryem gibi yaşarsak bizim de odamıza sebepsiz rızık gelebilir. İbrahim gibi yaşarsak ateş bizi de yakmayabilir vs. vs.
  • Allah'ın gücüne sınır koymadan yardım istemeliyiz. "Hunalike" yani orada, olayın üstüne, durumu görünce kendisi yaşlı ve karısı kısır haldeyken Zekeriya as. Allah'tan zürriyet istiyor. İnsanlar her şartta Allah'tan yardım isteme konusunda tereddütlü davranabiliyor. Yardım istese dahi olabileceğine kendisi bile kanaat getirmiyor. Dua ederken Allah'ın gücüne sınır koyabiliyor. Takip eden ayetler konuyu daha da netleştiriyor.
003.39-41) Meleklerin Zekeriya as'a Yahya'yı müjdelemesi. "Ben ihtiyar karım kısırken nasıl olur." deyip Allah'tan bir ayet istemesi. 3 gün işaret dışında insanlarla konuşamama ayeti verilmesi. "Rabbini çok zikret ve sabah akşam tesbih et."

003.42-43) Melekler Meryem'e diyor ki: "Ey Meryem, Allah seni seçti, temizledi ve alemlerin kadınlarının üstüne seçti. Rabbine boyun eğ, secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et."

003.44) Bunlar ğayb haberlerindendir ve sana vahyediyoruz. Meryem'e hangisi kefillik edecek diye kalemlerini atarlarken ve çekişirlerken yanlarında değildin.

Not: "Muhammed as'a Kuran haricinde vahiy gelmedi ya da gelen vahyin hepsi Kuran'dadır." iddiaları bu ve benzeri bir kaç ayetle boşa çıkar.
Meryem'e kefillik konusunda Kuran'da bilgi olmamasına rağmen, konunun Muhammed as'a bildirildiği, sadece başlık şeklinde yer almış.
Tahrim Suresi'nin başında da Peygamber sırrını başkalarına veren eşine bu durumu haber verince, yanı başındaki kendisini en iyi tanıması gereken eşi diyor ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da diyor ki: "Alim ve Hakim olan."
Demek ki yazıya dökülenin haricinde de Allah kendisine bilgi vermiş.

003.45-46) Meleklerin Meryem'i Allah'tan ismi Meryem oğlu İsa Mesih olan bir kelime ile müjdelemesi. Beşikte ve yaşlılıkta insanlarla konuşması.

003-47) Soru: "Bana bir beşer dokunmamışken nasıl olur?" Cevap: "Öyle. Allah ne dilerse yaratır. Bir iş yapacağında sadece ol der ve oluverir."

Not: Burda da tıpkı Zekeriya as'ın zürriyet isteyip sonra inanamadığı gibi, Meryem as'da sebepsiz rızık gördüğü halde, babasız çocuk doğacağına inanamıyor. Şart-şurt insanlar için geçerlidir. Allah'ın kudretinin sınırı yoktur.

003.48) İsa'ya kitabı, hikmeti Tevrat'ı ve İncil'i öğretiyor.

Not: İsa as. kendinden önceki kitabı neshetmiyor, öğreniyor. Çünkü Allah indinde tek bir din vardır. Diğer tefrika dinleri Allah tarafından gönderilmemiştir.

003.49-51) İsrailoğulları'na rasul olarak gönderilmesi. Kendini tanıtması.
  • Size rabbinizden bir ayet getirdim.
  • Allah'ın izniyle çamurdan kuş biçiminde bir şey yaratırım, içine üflerim ve kuş olur.
  • Körü ve alacalıyı iyileştiririm.
  • Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim.
  • Yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi haber veririm.
  • Tevrat'tan elimdekini doğrulayıcı olarak ve size haram olanların bazılarını helal kılmak üzere rabbinizden bir ayet ile geldim. Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin.
  • Allah benim rabbim ve sizin rabbinizdir. Ona kulluk edin. Bu dosdoğru yoldur. 
Müminlerden olursanız bunda size bir ayet vardır.

003.52-53) İsa onlardan küfür hissedince, "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik. Bizim müslüman olduğumuza şahid ol. Rabbimiz indirdiğine iman ettik ve rasule tabi olduk. Bizi şahitlerle beraber yaz." dediler.

Not: Müslümanlığın Muhammed as'dan sonrakilerin dini olduğu konusundaki yaygın kanaat tamamen batıldır. Müslümanlık ismini İbrahim as. koymuştur(Hacc Suresi 78. ayet). Müslüman ismi babadan oğula geçen ve nüfus cüzdanı ile sabit olan bir isim değil, Allah'ın kitapları ve rasulleri vasıtası ile tarif ettiği dine tabi olan kim varsa onun ismidir.

003.54) Tuzak kurdular ve Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

003.55-57) Allah dedi ki: "Ya İsa, seni vefat ettireceğim, kendime yükselteceğim, seni kafirlerden temizleyeceğim ve sana tabi olanları kıyamet gününe kadar kafirlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır. İhtilaf ettiğiniz şeylerde aranızda hüküm vereceğim. Kafirlere gelince; onlara dünyada ve ahirette şiddetli azap edeceğim. Yardımcıları da olmayacak. İman edip salih amel işleyenlere gelince; onlara karşılıklarını öder ve Allah zalimleri sevmez."

Not: İsa as'ın bizim anladığımız manada ölüp ölmediği konusunda ihtilaf vardır. Maide Suresi 117. ayet, Nisa Suresi 157 ve 158. ayetler ve bu ayet İsa as. vefatı hakkındadır. Hepsinde "vefat etme" fiili kullanılır. "mâte-öldü" fiili kullanılmaz.
Vefat fiili, ölüm fiili ile birebir örtüşen bir fiil değildir.
Enam Suresi 60. ayette Allah şöyle buyurur: "O sizi gecenin içinde vefat ettirir, gündüzde de ne yaptığınızı bilir. Sonra takdir edilmiş ömür tamamlanıncaya kadar sizi gündüzleri ba's eder(diriltir). Sonra dönüşünüz O'nadır."
Bu ayetten anlaşılan, geçici ölüm halidir. Bir nevi uyku hali diyebiliriz.
Zumer Suresi 42. ayet: "Allah ölümü anında nefsi vefat ettirir. ölmeyenleri de uyku anında. Ölümü gerçekleştirileninki tutulur, diğerlerininki belirlenmiş bir ecele kadar gönderilir. Düşünen bir topluluk için bunda ayetler vardır."
Tüm olayları sebep-sonuç ilişkisine göre ve alıştığı-gördüğü şekillere göre değerlendirenlerin kafası elbette böyle bir olaya yatmayacaktır. Fakat unutulmamalı ki Kuran'ı Kerim'de bu tip kafaların yatmayacağı onlarca hâdise haber verilmiştir. Bunlardan birisi de İsa as'ın ölüleri(mevtâ) diriltmesidir.
Sonuç olarak; bir konu hakkında "yoktur-olmaz-olamaz" demek, "vardır-olur-olabilir" demeye göre çok daha derin ve kapsamlı bilgi gerektiren ve yanlış olma ihtimali taşıyan bir iştir. İkincisi konuya ilmi ve araştırmacı yaklaşmak, birincisi ise zanna tabi olup kafadan atmak demektir.

003.59) Allah indinde İsa Adem gibidir. Allah onu topraktan yarattı, sonra "Ol" dedi ve oldu.

Not: İsa as'ı rab edinen ve buna sebep olarak da babasız olmasını gösterenlerin dayanağını çürüten ayettir bu ayet. Madem babasız doğmak rab olma sebebiyse, Adem as'ın da rab olması gerekir. Rasulleri Allah'tan bağımsız düşünmemek gerekir. Allah her şeyi kuşatmıştır.

003.61) İlimden sonraki tartışma ve mülâane.

003.64) De ki; "Ey ehli kitap. Aramızdaki eşit kelimeye gelin.

  • Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim.
  • O'na hiç bir şeyi şirk koşmayalım.
  • Bazımız bazımızı Allah dışında rabler edinmeyelim.

Eğer yüz çevirirlerse deyin ki; "Bizim müslümanlar olduğumuza şahid olun."

Not: Burada Allah ehli kitap ile tartışma kültürünü bildiriyor. "Bize gelin, bize tabi olun" diyerek herkesin kendi fırkasına değil, herkes tarafından kabul görmüş olan evrensel hakikatlere çağrı yapılmasını istiyor. Ehli kitap vb. anlam tahrifatına uğradığını düşündüğüm bazı kelimeler "Başlarken" bölümü altında toplanmıştır.
003.65-68) Tevrat ve İncil kendisinden sonra indirilmişken İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz ey ehli kitap. İşte siz böylesiniz. Bilginiz olan şeyde tartışıyorsunuz da bilginiz olmayan şeyde niye tartışıyorsunuz? Allah bilir siz bilmezsiniz. İbrahim Yahudi veya Hristiyan değildi. Lakin hanif bir müslümandı. Müşriklerden olmadı. Muhakkak ki İbrahim'e en yakın olan insanlar, ona tabi olanlar, bu nebi ve iman edenlerdir. Allah müminlerin velisidir.

003.69-71) Ehli kitaptan bir grup sizi saptırmayı arzu etti. Kendilerinden başkasını saptırmıyorlar ama farkında değiller. Ey ehli kitap. Göre göre Allah'ın ayetlerini niçin göz ardı ediyorsunuz/örtüyorsunuz? Bile bile hakka batıl elbisesi giydirip niye gizliyorsunuz?

003.72-74) Ehli kitap mantığı ve verilecek cevap.

003-75-76) Ehli kitaptan öylesi de vardır ki, yüklerle emanet versen sana öder. Kimi de vardır ki bir dinar emanet etsen, tepesine dikilmedikçe ödemez. "Ümmilerden dolayı bize bir sorumluluk yoktur" dedikleri için böyle yaparlar. Nasıl olur, kim sözünü yerine getirip korunursa şüphesiz Allah korunanları sever.

Not: Her fırkanın içinden az da olsa iyilerin çıkabileceğini Allah bize burda ve başka yerlerde bildiriyor. "Şu fırkadakiler cennete giremez." zihniyeti yanlıştır. Kimse adı ile cennete giremez. Ömür devam ettikçe insanların Allah'ın tarif ettiği gibi olma ihtimalleri de devam eder.

003.77) Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir pahaya satanlar...

003.78) Kitaptan sanmanız için dillerini eğip bükenler. Kendi ürünlerini "Allah katındandır." diyerek pazarlamak isteyenler.

003.79-80) Allah'ın kitap, hikmet ve nübüvvet verdiği hiçbir beşer "Allah dışında bana da kul olun." demez. Fakat "Öğrendiğiniz kitap ve aldığınız ders gereği rabbaniler olun." derler. Melekleri ve nebileri rabler edinin diye emretmezler. Siz müslüman olduktan sonra size küfrü emrederler mi?

003.81-82) Allah nebilerden söz aldı: "Size kitap ve hikmet verdim, sonra sizdekini onaylayan rasul geldi, ona iman edeceksiniz ve yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve üstlendiniz mi?" Kabul ettik dediler. Şahid olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim. Bunun ardından kim döneklik ederse fasıklardandır.

Not: "Rasuller tek olarak gelmezler, nübüvvetlerinden emin olmak ve birbirlerini desteklemek için iki veya daha fazlası birden gelir." görüşünü destekleyen bir ayet. Ben Kinsley'in oynadığı Hz. Musa filminde de aynı sahne işlenmiştir.

003.83) Göklerdeki ve yerdekiler ister istemez O'na teslim olmuşken, Allah'ın dininden başkasını mı istiyorlar?

003.84) De ki; "Allah'a iman ettik. Bize inene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına inenlere, Musa'ya, İsa'ya ve nebilere rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birisinin arasını ayırmayız. Biz onlara teslim olanlarız."

Not: Bu ve benzeri ayetler bizden geçmiş kitaplara ve rasullere iman etmemizi ister. Kendilerini müslüman olarak adlandıranlar da, önceki kitaplara ve peygamberlere iman ettiğini söylerler ama geçmiş kitapların tahrif olduğunu ve o kitaplardan sorumlu olmadıklarını da söylerler. Tam anlamıyla boşluğa iman etmektir bu. Bizden iman etmemiz istenen şeylere ulaşmanın mücadelesini vermemiz ve ulaşıp anlamamız gerekir. Buna rasuller de dahildir. Kişi anlamadığı şeyden sorumlu olmaz.

003.85) Kim (kitapta tarif edilen) İslam'dan başka bir din isterse, ondan kabul edilmeyecektir. Ahirette hüsrana uğrayacaktır o.

003.86-89) İman ettikten, rasulun hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine beyyineler geldikten sonra kafirlik eden kavme Allah nasıl hidayet eder? Allah zalimlere hidayet etmez. İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve insanların lanetinin topluca üzerlerine olmasıdır. O halde kalıcıdırlar. Azapları hafifletilmez ve göz açtırılmaz. Ancak onun arkasından tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Allah bağışlayan ve esirgeyendir.

003.90-91) İmanlarının ardından küfre sapıp sonra da bunu küfrünü artıranlardan tevbe kabul edilmeyecektir. Onlar sapıklardır. Küfre sapıp, kafir olarak ölenlerin hiçbirinden, fidye olarak yeryüzü dolusu altın verseler kabul edilmeyecek. Elim bir azap vardır onlar için ve hiç yardımcıları da yoktur.

27 Ekim 2014 Pazartesi

4. cüz

003.92) Sevdiklerinizden infak etmedikçe birr(iyilik/genişlik)e nail olamazsınız. Ne infak ederseniz Allah onu bilir.

003.93-94) Tevrat inmeden önce İsrail'in(Yakub) kendisine haram ettikleri hariç bütün yiyecekler İsrailoğulları'na helal idi. De ki; "Eğer doğru sözlülerseniz Tevrat'ı getirip okuyun." Bundan sonra kim Allah'a yalan iftira ederse zalimdir.

003.95) De ki: "Allah doğru söyledi." Hanif olarak İbrahim'in dinine tabi olun. O müşriklerden olmadı.

003.96-97) Muhakkak ki insanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki alemlere hidayet olandır. Onda apaçık ayetler, İbrahim makamı vardır. Kim ona girerse güvende olur. Ona bir yol bulanın evi haccetmesi, Allah için insanların üzerinedir. Kim göz ardı ederse, şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir.

003.98-99) Ehli kitabın özellikleri ve onlara karşı söylenenler.

003.100) Ey iman edenler. Kendilerine kitap verilen fırkalara tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra küfre döndürürler.

Not: Hemen üstteki 2 ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah burda kitap verilip, o kitaba uygun yaşayanları kastetmiyor, kitabı okuduğu halde ona uygun yaşamayan fırkaları kastediyor. Kitaptaki dine tam olarak uymayan günümüz İslamiyeti de buna dahil olsa gerek. Ehli kitap denilince, sadece geçmiş kitaplara değil, gelen tüm kitaplara muhatap olup, gereğini yapmayanları anlamamı güçlendiren bir pasaj.

003.101) Size Allah'ın ayetleri okunurken ve rasulu de aranızdayken, nasıl kafirlik edersiniz? Kim Allah'a sarılırsa, muhakkak ki dosdoğru yola hidayet olunur.

Not: Ayetler sadece indiği ortamlara değil, tüm zamanlara hitap ediyorsa, Allah rasulunun bizim de aramızda olması gerekir. Hucurat Suresi 7. ayette de: "Bilin ki Allah'ın rasulu içinizdedir." der. "Bu ayetler indiğin dönemdeki insanlara hitap ediyor." dersek, bu ayetler bizim için tarih bilgisinden öte geçmez.
Geçmişte rasul ile beraber yaşayan insanlar ile bizim aramızda adaletin sağlanması için bu böyle olmalıdır. Onlar ihtilaf ettikleri konularda zanna tabi olmak yerine gidip Allah ile sürekli canlı yayın halinde olan rasule konuyu arz etmişler ve vahiy ile garantili cevap almışlar. Biz ise ya kendi zannımıza tabi oluyoruz, ya da bu işten ekmek yiyen hoca taifesinin zanlarına. Kuran'dan herkes aynı şeyi anlasa belki gerek kalmaz diyeceğim ama her fırka kendi anlayışınca okuyor. Meallerde ve tefsirlerde bile karşıt anlamlar mevcut. Allah tarafından bir yetkilinin olmadığı ortamlar, fitne-fesat ortamlarıdır.

003.102) Ey iman edenler. Allah'tan nasıl korunmanız gerekiyorsa öyle korunun ve yalnızca Müslüman olarak can verin.

003.103) Topluca Allah'ın ipine sarılın ve fırkalaşmayın. Allah'ın sizin üstünüzdeki nimetini hatırınızda tutun. Siz düşmanlardınız, kalplerinizi birleştirdi ve Allah'ın nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı. Bu şekilde Allah sizin için ayetlerini beyan ediyor, böylelikle doğru yolu bulursunuz.

Not: Allahu alem, dünya hayatından önceki hayatımıza dair bilgiler. Eğer öyleyse, "Bu dünyaya gelip, cennet cehennem arasında tercih yapmak zorunda mıydım?" şeklinde yapılan sorgulamalara cevap verilmiş olur.
Adem as. işlediği günah sebebiyle cennetteki hayatından, dünya hayatına indirildi. Peki onun zürriyetinden gelen bizler, Adem as'ın günahı sebebiyle mi bu dünyaya indirildik, yoksa hepimiz öbür tarafta günah işledik de, onu telafi etmek için mi burdayız? Dünyadan önce de bir hayatımızın olduğunu ama bize unutturulduğunu "kalu bela" denilen kıssadan ve Kuran'ın bazı bölümlerinden anlıyoruz. İnsan ismi Türkçe'de "unutan" demektir. Taha Suresi 115. ayette der ki: "Andolsun önceden Adem ile ahitleşmiştik ve unuttu. Onda azim bulamadık." Konu ile ilgili rivayetlerden birisi: "Adem, Allah'a olan ahdini unuttuğu için insan ismini almıştır." İbni Abbas.

003.104) Sizden, hayra çağıran, bilineni emreden ve bilinmeyeni yasaklayan bir ümmet bulunsun. İşti onlar huzura erenlerdir.

Not: Emirleri telakki ederken, bireyselliğine ve toplumsallığına iyi dikkat etmek gerek. Toplumsal formda gelen emirler, Allah tarafından bir yetkili önderliğinde uygulanabilen emirlerdir. Allah tarafından bir yetkili olmadığı halde bu emirleri uygulamaya kalkmak, büyük sakıncalara sebebiyet verebilir. Emirin geliş şekline ve uygulanabilirliğine bakarak bunu anlayabiliriz.

003.105) Kendilerine beyyineler geldikten sonra fırkalaşanlar ve ihtilaf edenler gibi olmayın. Azametli azap onlar içindir.

Not: "Ümmetin ihtilafında rahmet vardır." rivayetini bu ayet kapsamında tekrar düşünmek lazım. En basit misal: Bir fırkaya göre çok az kan aksa bile abdest bozulurken, diğer fırkaya göre oluk oluk kan aksa abdest bozulmazmış.
Din kanundur. Kanunlar önünde bütün insanlar eşit olmalıdır. Bana yasak olan, öbürüne nasıl serbest olur? Bunları sorunca da yukarıdaki rivayeti söylerler. Ayete bakılırsa, ihtilafta rahmet değil, zillet ve azap vardır.

003.106) İmandan sonra küfür.

003.110-112) Siz, insanlar içinden çıkan en hayırlı ümmettiniz. Marufu emreder, münkerden alıkoyardınız. Allah'a güvenirdiniz. Eğer ehli kitap iman etseydi, onlar için daha hayırlı olurdu. Onların içinde müminler vardır. Çoğunluğu fasıktır. Eziyetten başka zarar veremezler size. Sizinle savaşırlarsa arkalarını dönüp kaçarlar. Yardım olunmazlar. Allah'ın ipiyle ve insanların ipiyle(burayı anlayamadım) olması hariç olmak üzere onlara nerede olurlarsa olsunlar zillet damgası vurulmuştur. Allah'ın gazabına uğradılar ve meskenet damgası vuruldu. Allah'ın ayetlerini göz ardı etmeleri, nebileri haksız yere öldürmeleri, isyanları ve aşırı gitmeleri dolayısıyla böyle oldu.

003.113-115) Ehli kitabın hepsi bir değildir. Gece boyu ayakta olup Allah'ın ayetlerini okuyan ve secde eden bir ümmet vardır. Allah'a ve ahiret gününe iman ederler. Marufu emredip, münkeri yasaklarlar ve hayırlara koşarlar. İşte bunlar salihlerdir. Hayır olarak ne yaparlarsa örtülmeyecektir(küfür fiili kullanılıyor).

003.116) Kafirlerin malları ve evlatları Allah'a karşı onlara bir yarar sağlamayacaktır. Ateş ehlidirler ve orda kalıcıdırlar.

003.117) Bu dünya hayatında infak ettikleri, kendilerine zulmedenlerin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgar gibidir. Allah onlara zulmetmedi, kendilerine zulmediyorlar.

Not: Kafirlerin yaptığı salih amellerin boşa gideceği bildiriliyor. İbrahim Suresi 18. ayette de aynı konu geçer. Salih amel ve iman birlikteliği önemlidir. Allah'a güvenir halde iken yapılan salih ameller işe yarar. Yani karşılığını sırf Allah'tan bekleyerek yapılanlar. Salih amel işlediğinde uğrayacağı zararları Allah'ın dünyada ve ahirette karşılayacağına güvenmek.

003.118) Ey iman edenler. Kendinizden olmayanları dost/sırdaş edinmeyin.

003.119) İşte siz öyle kimselersiniz ki, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde onlar sizi sevmez, siz onları seversiniz. Onların özellikleri.

003.121-129) Ehlinden ayrılmış, müminleri savaş yerlerine yerleştiriyordun. Allah işiten ve bilendir. İçinizden iki taife, Allah velileri olduğu halde bozulmaya yüz tutmuştu. Müminler Allah'ı vekil edinsinler. Muhakkak ki siz zillette iken Allah size Bedir'de yardım etti. Allah'a karşı takvalı olun, böylelikle şükredersiniz. Müminlere diyordun ki; "Rabbinizin indirilmekte olan üç bin melekle size yardım etmesi yetmedi mi?" Evet, sabredip takvalı olursanız, şu anda üzerinize gelseler, rabbiniz size beş bin nişanlı melekle yardım eder. Bunu Allah sadece size bir müjde olsun ve kalpleriniz tatmin olsun diye yaptı. Yardım sadece Aziz ve Hakim olan Allah'tandır. Kafirlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de hayal kırıklığı içinde dönüp gitsinler diye. Senin elinde yapacak bir iş yok. Allah onlara ya yönelir(tevbe) ya da azap eder. Çünkü onlar zalimdirler. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Dileyeni bağışlar, dileyene azap eder. Allah Gafur ve Rahim'dir.

Not: İşi kendinden bilmek insanın düşebileceği en büyük yanlışlardan birisidir. Bu kıssadan ve ilerdeki bazı kıssalardan anlaşılacağı gibi, görünürde yani sebep-sonuç ilişkisine göre işi yapacak olan insan gibi görünse de, aslında işi yapan Allah'tır. Allah dileseydi gökten bir çığlık veya pişmiş taş parçaları vs. gönderip işi bitirebilirdi. Ama burda asıl konu, bunlar gelmemiş haldeyken, insanların imtihanı nasıl vereceği konusudur. Arkasını dönüp kaçacak mı, yoksa "Velisi Allah olanın sırtı yere gelmez. Ölürsem de rabbime kavuşmuş olurum." diyerek karanlığa dalar gibi dalacak mı? 128. ayette "onlar için senin yapacak bir şeyin yok." denilen zalimler, savaş için evden çıkmak istemeyen, hak kendilerine beyan olmuşken savaşa değil de ölüme gider gibi zorlanan ve savaşta arkasını dönüp kaçanlar olabilir. Allahu alem. Konu ile ilgili Enfal ve Tevbe surelerinde detaylı bilgi mevcuttur.
Ayrıca, Allah burada ve muhtelif yerlerde: "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır." buyuruyor. Düşünelim, mülkiyet iddiasında bulunduğumuz şeyler, tapusu bizde olan evler, bindiğimiz arabalar, çocuklarımız, paralarımız vs. vs. gerçekten bize mi ait? Yoksa imtihan vesilesi olarak bizden öncekilerden devraldığımız ve sonrakilere bırakmak zorunda olduğumuz ve gerçek sahibi Allah olan şeyler mi?

003.130-132) Ey iman edenler. Kat kat katlanmış faiz yemeyin. Takva sahibi olun, böylelikle felah bulursunuz. Kafirler için hazırlanmış ateşten korunun. Allah'a ve rasule itaat edin, böylelikle rahmete nail olursunuz.

003.133-136) Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gökler ve yer olan muttakiler için hazırlanmış cennete koşun. Onlar genişlikte ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutup insanları affederler. Allah iyileri sever. Onlar bir fuhşiyat işlediklerinde veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar ve günahlarından dolayı istiğfar ederler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlar? Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. Onların karşılığı rablerinden bir bağışlanma ve altlarından nehirler akan, kalıcı olacakları cennetlerdir. Çalışana ne güzel mükafat.

003.137-138) Muhakkak ki sizden önce bir sünen(adet, yaşayış biçimi) geçti gitti. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların akıbeti nasıl olmuş bir bakın. Bu insanlar için bir beyan ve hidayet, muttakiler için bir öğüttür.

003.139-141) Yılmayın ve üzülmeyin. Eğer müminlerden iseniz, üstün olan sizlersiniz. Size bir yara dokunduysa, o kavme de aynısı dokundu. O günleri insanlar arasında çevirir dururuz. Allah'ın iman edenleri bilmesi ve sizden şahitler edinmesi için. Allah zalimleri sevmez. Allah'ın iman edenleri seçip, kafirleri mahvetmesi için.

003.142-143) Allah'ın sizden cihad edenleri ve sabredenleri bilmesinden önce cennete gireceğinizi mi hesap ediyorsunuz? Andolsun ki onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. Muhakkak onu gördünüz, bakıp duruyorsunuz.

003.144) Muhammed ancak bir rasuldur. Muhakkak ki ondan önce rasuller gelip geçti. Ölürse veya öldürülürse, gerisin geri dönecek misiniz? Kim gerisin geri dönerse, Allah'a hiç bir zarar veremez. Allah şükredenlere karşılığını verecektir.

003.145) Allah'ın eceli yazılmış olarak izni olmaksızın hiç bir nefse ölüm yoktur. Kim dünyalık karşılık isterse ona ondan veririz. Kim de ahiret karşılığı isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin karşılığını veririz.

003.146-148) Nice nebi beraberinde bir çok rabbani ile birlikte savaştı. Allah yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, zayıflık göstermediler ve miskinlik etmediler. Allah sabredenleri sever. Onların sözü şundan başka bir şey olmadı: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıkları bağışla. Ayaklarımızı sabitle ve Kafir kavme karşı bize yardım et." Böylece Allah onlara dünya karşılığını verdi ve en güzel ahiret karşılığını da. Allah iyileri sever.

003.149-150) Kafirlere itaat etmeyin. Aksine sizin mevlânız Allah'tır. Yardım edenlerin en hayırlısıdır.

003.151) Allah'ın bir sultan indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaları sebebiyle kafirlerin kalplerine korku salacağız.

003.152-168) Savaş ismi verilmemekle birlikte, tarihi rivayetlerden anladığımız kadarıyla, Uhut Savaşı hakkında olan uzun bir pasaj. Bu pasajda peygamber ve onun yanındakilerin davranış şekilleri detaylı bir şekilde bildiriliyor. Pasajın ana konusu; Allah ve rasulunun çağrısı ve yanındakilerin buna karşılık davranışları.

  • Allah size olan vaadine sadık kaldı. Sevdiğiniz şeyleri size gösterdikten sonra(dünyalık ganimet) siz isyan edene kadar, verilen emir konusunda çekişene kadar ve de başarısız olana kadar, onun izniyle onları doğruyordunuz. Sizden dünyayı isteyen de vardı, ahireti isteyen de. Sonra Allah sizi imtihan etmek için onlara karşı salıverdi. Muhakkak ki sizi bağışladı. Allah müminlere karşı fazl sahibidir.
  • Siz hiç kimseye dönüp bakmaksızın tırmanıyordunuz(kaçıyordunuz) ve rasul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Bundan dolayı Allah size gam üstüne gam verdi ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  • Sonra o gamın ardından içinizden bir grubu saran bir güven, bir uyku hali indirdi. Bir grup da kendi derdine düşmüş, Allah'a karşı cahiliye zannı ile zanda bulunuyordu. Diyorlardı ki: "Bizim yapacağımız bir iş mi vardı?" De ki: "Muhakkak ki bütün işler Allah'ındır." Sana açmadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki: "Bu işte görüşümüz alınsaydı burada katledilmezdik." De ki: "Evlerinizde olsaydınız da katledilmek üzerine yazılanlar muhakkak yatacakları yeri boylardı. Allah içinizde ne var diye imtihan etti, kalplerinizdekini ortaya çıkarmak için." Allah gönüllerin özünü bilir.
  • Muhakkak ki iki topluluğun çarpıştığı gün içinizden arkasını dönenlerin ancak şeytan ayaklarını kaydırdı. Kazandıkları bazı şeylerden dolayı. Muhakkak ki Allah onları affetti. Allah Gafur ve Halim'dir.
  • Ey iman edenler. Yeryüzünde dolaşmaya veya savaşa giden kardeşleri hakkında; "Yanımızda kalsalardı ne ölür ne de öldürülürlerdi." diyen kafirler gibi olmayın. Kalplerinde Allah bunu hasret bıraksın diye. Yaşatan ve öldüren Allah'tır. Allah yaptıklarınızı görmekte.
  • Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, muhakkak ki Allah'tan bir mağfiret ve rahmet dünyalık topladıklarından daha hayırlıdır.
  • Ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah'a haşrolunacaksınız.
  • Allah'tan bir rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli bir kaba olsaydın etrafından dağılırlardı. Onları affet, onlar için istiğfar et ve iş hususunda onlara danış. Azmettiğin zaman Allah'a tevekkül et. Allah tevekkül edenleri sever.
  • Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelemezler. Sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler Allah' tevekkül etsinler.
  • Bir nebi için emanete hıyanet olamaz. Kim hıyanet ederse hıyenet ettiği şey kıyamet günü getirilir. Sonra her nefse kazandığı şey ödenir ve kimseye de zulmedilmez. Allah'ın rızası peşinden giden kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve yatağı cehennem olan kimseye benzer mi? Ne kötü dönüş yeri.
  • Onlar Allah indinde derece derecedir. Allah yaptıklarınızı görmekte. 
  • Allah'ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen ve kitabı ve hikmeti öğreten bir rasulu içlerinden göndermekle Allah müminlere lütfetti(minnettar yaptı). Muhakkak ki önceden apaçık bir sapıklıktaydılar. Onların başına iki misli gelmişken, size bir musibet isabet edince dediniz ki: "Bu nereden?" De ki: "O kendinizden." Allah her şeye kâdirdir.
  • O iki topluluğun çarpıştığı gün başınıza gelen de yine müminleri ve münafıkları bilmesi için Allah'ın izniyledir. Onlara denildi ki; "Gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın." Dediler ki: "Savaşmayı bilseydik size tabi olurduk." Onlar o gün imandan çok küfüre onlardan daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Gizlediklerini en iyi bilen Allah'tır.
  • Kendileri otururken, kardeşleri için dediler ki: "Bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi." De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi ölümü kendinizden uzaklaştırın!" 
003.169-174) Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine canlıdırlar, rablerinin yanında rızıklanmaktalar. Allah'ın kendilerine fazlından verdikleriyle sevinirler. Arkalarından kendilerine yetişemeyenlere bir korku ve hüzün olmayacağını müjdelerler. Allah'tan bir lütuf, nimet ve müminlerin karşılığını zayi etmeyeceğini müjdelerler. Yaralandıktan sonra Allah'a ve rasule icabet edenlere insanlar dediler ki: "İnsanlar size karşı toplanıyor, korkun!" Bu onların imanını artırdı. Dediler ki: "Allah bize yeter, ne güzel vekil." Kendilerine bir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir lütuf ve nimetle döndüler. Allah'ın rızasına tabi oldular. Allah azametli lütuf sahibidir.

Not: İman kelimesinin Türkçe'si "güvenmek" demiştik daha önce. Bu ayette iman artmasından bahsediliyor. Eğer iman inanmak olsaydı, iman artması makul bir şey olmazdı. Bir şeye ya inanırsın ya inanmazsın. Ama güven olayı çok farklı. İnsanların güven dereceleri, kendi durumlarına ve karşı tarafın durumuna göre artıp eksilebilir.

003.175) Şeytan ancak kendisini veli edinenleri korkutur. Eğer mümin iseniz, ondan korkmayın, benden korkun.

003.176-177) Küfürde yarışanlar, iman karşılığında küfürü satın alanlar seni hüzünlendirmesin. Allah'a hiç zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir haz vermemeyi istiyor. Onlara azametli azap vardır.

003.178) Kafirler, kendilerine süre/mühlet vermemizi kendileri için bir hayır sanmasınlar. Sadece günahlarını artırsınlar diye mühlet veriyoruz. Küçültücü azap vardır onlara.

003.179) Allah müminleri bulundukları halde bırakacak değildir. Sonunda pis olanı hoş olandan ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir fakat rasullerinden dileyeni seçer. Onun için Allah'a ve rasullerine iman edin. İman eder ve korunursanız size azametli bir ecir/karşılık vardır.

003.180) Allah'ın kendilerine lütfettiklerinden cimrilik edenler, onun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine o onlar için şerdir. Kıyamet günü o cimrilik ettikleri şeyler boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Muhakka ki "Allah fakir biz zenginleriz" diyenlerin sözünü Allah işitti. Söyledikleri şeyi ve nebileri haksız yere katletmelerini yazacağız. Diyeceğiz ki: "Tadın yakıcı azabı."

003.182) Bu sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir ve Allah kullarına zulmetmez.

003.185) Her nefis ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz ancak kıyamet günü kavuşturulacaktır. Kim ateşten uzaklaştırılır da cennete girerse işte o başarmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.

003.186) Muhakkak mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden bir çok eziyetli şey duyacaksınız. Sabreder ve korunursanız bu azametli işlerdendir.

003.187) Allah, kitap verilenlerden misak almıştı: İnsanlara beyan edeceksiniz ve gizlemeyeceksiniz. Kitabı sırtlarına attılar ve karşılığında az bir bedel aldılar. Ne kötü alışveriş.

003.188-189) Yaptıklarına sevinenleri ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenleri azaptan kurtulmuş sanma. Onlara elim bir azap vardır. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.

003.190-195) Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirinin yerine gelmesinde Ulul Elbâb için ayetler vardır. Onlar kıyamda, otururken ve yanları üzerinde iken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. Dua:

  • Rabbimiz, bunu batıl olarak yaratmadın. Sen Sübhan'sın, bizi ateşin azabından koru. 
  • Rabbimiz, sen kimi ateşe sokarsan onu rezil edersin. Zalimler için hiç yardımcı yoktur. 
  • Rabbimiz, biz 'Rabbinize güvenin' diyerek imana çağıran bir çağırıcı işittik ve iman ettik. 
  • Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi ebrar ile buluştur. 
  • Rabbimiz, peygamberlerinle bize vaad ettiklerini bize ver ve bizi kıyamet günü rezil etme. Sen sözüne aykırı davranmazsın.
Rableri onlara icabet etti: "Erkek olsun, kadın olsun içinizden çalışanların işlerini muhakkak ki zayi etmem. Bazınız bazınızdansınız. Allah'tan bir sevap(karşılık/dönüş) olarak,; hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, yolumda eziyet görenlerin, savaşa gidenlerin ve katledilenlerin kötülüklerini örterim ve altından ırmaklar akan cennete sokarım. Sevapların en güzeli Allah yanındadır."

003.196-197) Kafirlerin beldelerde dolaşması seni aldatmasın. Az bir metadır o. Sonra dönüş yerleri cehennemdir. Ne kötü döşektir. 

003.198) Fakat rablerine karşı korunanlar(muttaki) için Allah katından bir ikram olarak içinde kalıcı olmak üzere altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah'ın yanındaki, ebrâr için daha hayırlıdır.

003.199) Muhakkak ki ehli kitaptan, Allah'a iman eden, size indirilene ve kendilerine indirilene iman eden, Allah'a karşı huşu duyan ve Allah'ın ayetlerini az bir paraya satmayanlar da vardır. Onların ecirleri rableri yanındadır. Allah çabuk hesap görendir.

003.200) Ey iman edenler. Sabredin, sabırda yarışın, bağlanın(rabıta) ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Böylelikle felaha erersiniz.

* * *

004.Nisa Suresi:

Bismillahirrahmanirrahim.

004.1) Ey insanlar. Sizi bir tek nefisten yaratıp, ondan da eşini yaratan, ikisinden de birçok erkek ve dişi üreten rabbinize karşı takva sahibi olun. 

004.2) Yetimlere mallarını verin. Hoş olanı habis olan ile değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin çünkü o büyük vebaldir.

004.3) Yetimler konusunda adaleti sağlayamayacağınızdan korkuyorsanız, hoşlandığınız kadınlardan ikişer, üçer ve dörder nikahlayın. Adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, bir kadın ile veya meleket eymânukum(anlayamadığım için olduğu gibi bırakıyorum) ile yetinin. Doğruluktan ayrılmamanız için bu daha uygundur.

004.4) Kadınlara sadakalarını gönüllüce verin. Eğer size ondan birazını kendiliğinden bağışlarsa, içinize sinerek yiyin onu.  

004.5) Allah'ın sizi kâim kıldığı mallarınızı sefihlere vermeyin. Onları bu mallardan rızıklandırın, giydirin ve onlara maruf söz söyleyin.

004.6) Yetimler ve malları.

004.7-14) Miras.

004.15-16) Zina.

004.17-18) Cahillikle kötülük işleyip, sonra yakın zamanda Allah'a tevbe edenlere(yönelenlere) tevbe etmek(yönelmek) Allah'ın üzerinedir. İşte bunlara Allah tevbe eder(yönelir). Onlardan birine ölüm gelip de; "Şimdi tevbe ettim." diyene kadar kötülükleri işleyenler için ve kafirler olarak ölenler için tevbe yoktur. Onlar için elim bir azap hazırladık.

Not: Tevbe etmek ile istiğfar etmenin farkı "Başlarken" bölümünde yer almaktadır. Bu ayette de Allah tevbe fiilini hem kendisi için, hem de kulları için kullanmıştır.

004.19-23) Mehir, nikah, veraset, geçim, başka eş almak, nikah akdi(misak), fuhşiyat, haram olan kadınlar.

"Onlarla bilinen(maruf) bir şekilde geçinin. Eğer onları istemezseniz, umulur ki, bir şeyi istemezsiniz ve Allah onda birçok hayır meydana getirmiştir."

26 Ekim 2014 Pazar

5. cüz

004.24-25) Yasak ve serbest olan evlilik, mehir.

004.26-28) Allah size beyan etmek, sizden öncekilerin adetine(sünen) hidayet etmek ve size yönelmek istiyor. Allah Alim ve Hakim'dir. Şehvetlerine tabi olanlar sizin azametli bir meyledişinizi istiyor. Allah sizden hafifletmek istiyor ve insan zayıf yaratılmıştır.

004.29-30) Ey iman edenler, mallarınızı aranızda batıl olarak yemeyin. Razı olarak yaptığınız ticaret müstesna ve kendinizi öldürmeyin. Allah size karşı merhametlidir. Bunu kim düşmanca ve zalimce yaparsa, ilerde onu ateşe yaslayacağız. Bu Allah'a kolaydır.

004.31) Size yasaklanan şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız, kötülüklerinizi örteriz ve sizi kerim bir giriş yerine sokarız.

004.32) Onunla Allah'ın bazınızı bazınıza tercih ettiği(faddala) şeyi temenni etmeyin. Erkekler için kazandıklarından bir nasip vardır ve kadınlar için kazandıklarından bir nasip vardır. Allah'ın fazlından isteyin. Muhakkak ki Allah her şeyi biliyor.

004.33) İnsanlar arasındaki velayet.

004.34-35) Kadın-erkek arasındaki ilişkiler.

004.36-38) Allah'a kulluk edin ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmayın. İyilik yapılacak kimseler. Allah, kendini beğenmiş kibirlileri sevmez. Kendileri cimridirler ve insanlara da cimriliği emrederler. Allah'ın fazlından verdiklerini saklarlar. Kafirlere alçaltıcı azap hazırladık. Mallarını insanlara gösteriş için infak ederler ve Allah'a ve ahiret gününe iman etmezler. Şeytan kime arkadaş olursa, o ne kötü bir arkadaştır.

004.39) Allah'a ve ahiret gününe iman etseler ve rızıklandırdığımız şeylerden infak etselerdi ne olurdu onlara? Allah onları bilir.

004.40) Allah zerre kadar zulmetmez ve eğer bir hasene olursa, onu katlar ve katından azametli ecir verir.

004.41) Kıyamette şahitlik/şehitlik.

004.42) Rasule isyan eden kafirler o gün isterler ki yerle bir olsunlar. Sözü Allah'tan gizleyemezler.

004.43) Ey iman edenler. Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünüpken de gusledene kadar -yolculuk hali hariç- namaza yaklaşmayın. Hasta veya seferde olursanız yahut biriniz tuvaletten(ğâit) geldiyse yahut kadınlara dokunup da su bulamazsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin.. Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah affedici ve bağışlayıcıdır.

004.44) Kendilerine kitaptan nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Dalaleti satın alıyorlar ve sizin de yolu sapıtmanızı istiyorlar.

004.45) Allah düşmanlarınızı çok iyi biliyor. Veli olarak da yardımcı olarak da Allah yeter.

004.46) Yahudi zihniyetinin kelime oyunu ile yaptığı anlam tahrifatı. Doğrusunu söyleselerdi kendileri için daha hayırlı ve daha akvam(doğru/dürüst/güvenilir) olurdu. Fakat Allah küfürleri yüzünden onları lanetledi. Azı hariç iman etmezler.

004.47) Ey kendilerine kitap verilenler. yüzleri silip arkalara çevirmeden önce ve onları cumartesi halkı gibi lanetlemeden önce, yanınızdakini tasdik edici olarak indirdiğimize iman edin. Allah'ın emri yerine gelir.

004.48) Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Onun dışındakileri dileyen kimse için bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, azametli bir günah iftira etmiş olur.

004.49-50) Kendilerini temize çıkaranları görmüyor musun? Aksine, dileyeni Allah temize çıkarır ve kıl kadar da zulmetmez. Bak nasıl da Allah'a yalan iftira ediyorlar. Bu açık bir günah olarak yeter.

004.51-52) Kendilerine kitaptan nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Cibt ve tağuta iman ediyorlar ve kafirler hakkında diyorlar ki: "Bunlar müminlere göre daha doğru yoldalar." Onlar Allah'ın lanetledikleridir. Allah kime lanet ederse, ona bir yardımcı bulamazsın.

004.53-55) Yoksa mülkten bir nasiplerin mi var? Öyle olsa insanlara bir çekirdek bile vermezler. Allah'ın fazlından insanlara verdiklerine hased mi ediyorlar yoksa. Muhakkak ki İbrahim ailesine kitap, hikmet ve azametli bir mülk verdik. Bu sebepten, kimi ona iman etti, kimi yüz çevirdi. Cehennem yeter onlara.

004.56) Ayetlerimizi göz ardı edenleri/gizleyenleri ilerde ateşe yaslayacağız. derileri her yanışında başkası ile değiştireceğiz ki azabı tatsınlar. Allah Aziz ve Hakîm'dir.

004.57) İman edip salih amel işleyenleri de ebedi kalmak üzere, altlarından nehirler akan cennetlere  sokacağız. Onlara orda temiz eşler vardır. Gölgeliklere koyacağız onları.

004.58) Muhakkak ki Allah şunları emrediyor: Emaneti ehline verin. İnsanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmedin. Allah ne güzel öğüt veriyor. Allah işiten ve görendir.

004.59) Ey iman edenler. Allah'a, rasule ve sizden olan ulul emre(emir sahibi) itaat edin. Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve rasulune arz edin. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu hayırlı ve tevil(işin aslına ulaşma) olarak daha güzeldir.

004.60-70) Sana inene ve senden önce indirilene iman ettiğini iddia edenleri görmez misin? Tagutu küfürle emrolundukları halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onların uzak sapıklıkta kalmalarını istiyor. Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve rasule gelin." denildiğinde münafıkların kaçtıkça kaçtıklarını görürsün. Elleriyle işledikleri yüzünden başlarına musibet gelince nasıl olurlar? Sonra sana gelip, "Muhakkak, iyilikten ve ara bulmaktan başka bir şey istemedik." diye Allah adına yemin ederler. Allah onların kalplerinde ne var biliyor. Onlara aldırma ve öğüt ver. İçlerine tesir edecek söz söyle.
Biz ancak Allah'ın izniyle itaat edilsinler diye rasuller gönderdik. Kendilerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan mağfiret dileselerdi, rasul de onlar için istiğfar etseydi, muhakkak ki Allah'ı yönelen ve merhametli bulurlardı. Hayır, rabbine andolsun, aralarındaki karmaşalarda seni hakem yapıp da verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir darlık olmayıp, tam teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.Eğer onlara; "Kendi kendinizi öldürün." veya "Yurtlarınızdan çıkın." diye yazsaydık, azı hariç yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri yerine getirselerdi, onlar için hayırlı olurdu ve sabit kalışları şiddetlenirdi. O zaman onlara katımızdan azametli bir ecir verirdik. Onları sıratı mustakime hidayet ederdik.
Kim Allah'a ve rasule itaat ederse, işte onlar, kendilerine nimet verilen nebilerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle birlikte olur. Bunlar ne güzel arkadaştır. İşte bu Allah'tan bir lütuftur. Bilen olarak Allah yeter.

004.71-74) Ey iman edenler. Hazırlıklarınızı alın ve bölük bölük veya topluca çıkın. İçinizden ağırdan alanlar vardır. Size bir şey isabet ederse; "Allah bana nimet verdi de onlarla birlikte şehit olmadım." Eğer size bir Allah'tan bir lütuf isabet ederse, kendileri ile sizin aranızda bir sevgi olmamış gibi derler ki; "Keşke ben de onlarla olsaydım da azametli başarıya ulaşsaydım." Ahiret karşılığında dünyayı verenler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, ilerde ona azametli bir karşılık vereceğiz.

004.75) Size ne oluyor da Allah yolunda; "Rabbimiz, halkı zalim olan bu yerden bizi çıkar. Katından bize bir veli ve yardımcı gönder." diyen zayıf düşmüş erkekler, kadınlar, ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?

004.76) İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kafirler ise tağut yolunda savaşırlar. Şeytanın velileri ile savaşın. Muhakkak ki şeytanın tuzağı zayıftır.

004.77) Kendilerine; "Ellerinizi savaştan çekin. Namazı kılın, zekatı verin." denilmiş olanları görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca onlardan bir kısmı Allah'tan korkar gibi, hatta daha şiddetlice insanlardan korkarlar. Derler ki; "Rabbimiz, niçin bize savaşı yazdın? Yakın bir süreye kadar erteleseydin ne olurdu?" De ki: "Dünya metası azdır. Korunanlar için ahiret hayırlıdır. Kıl kadar zulüm edilmez."

004.78-79) İsterseniz yüksek burçlarda olun, nerde olursanız olun ölüm size yetişir. Onlara bir iyilik isabet ederse diyorlar ki bu Allah'tan. Kötülük isabet edince diyorlar ki bu senden. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu kavme ne oluyor da söz anlamaya yanaşmıyorlar? Sana iyilikten ne isabet ederse Allah'tandır. Kötülükten ne isabet ederse de kendindendir. Seni insanlar için rasul olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

004.80-81) Kim rasule itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir ve de kim yüz çevirirse, seni onlara muhafız olarak göndermedik. İtaat ettik diyorlar, onlardan bir grup yanından çıkınca dediklerinin tersini tasarlıyorlar. Allah onların tasarladıklarını yazıyor. Sen onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

004.82) Kuran'ı tedebbür etmezler mi? Eğer o Allah'tan başkasından olsaydı, muhakkak ki içinde birçok ihtilaf bulurlardı.

004.83) Güven veya korku ile alakalı bir emir(iş veya emir) geldiğinde onu etrafa yayıyorlar. Eğer onu rasule veya içlerinden ulul emre arz etselerdi -ki onlar batınına talip olurlar- muhakkak ki onu bilirlerdi. Eğer Allah'ın sizin üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç şeytana tabi olmuştunuz.

004.84) Bundan dolayı Allah yolunda savaş. Kendinden başkası ile yükümlü değilsin. Müminleri teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin verdiği sıkıntıyı def etsin. Allah daha şiddetli sıkıntı verir ve azabı daha şiddetlidir.

004.85) Kim güzel bir şefaat işlerse ona ondan bir nasip olur. Kim kötü bir şefaat işlerse ona da ondan bir hisse olur. Allah her şeye gücü yetendir.

004.86) Bir tahiyye(çoğulu tahiyyat) aldığınız zaman daha güzeli ile karşılık verin. Muhakkak ki Allah her şeyin hesabını tutandır.

Not: Bu ayetteki emir "Selam verin." olarak çevriliyor ama ayetin metninde selam geçmez. Tahiyye kelimesi hayy(canlı, yaşayan) kelimesinden türemiştir.

004.87-88) Allah kendisinden başka ilah olmayandır. Kendisinde şüphe olmayan bir günde sizi toplayacaktır. Söz olarak Allah'tan daha doğru kimdir? Öyleyse size ne oluyor da Allah münafıkları terse döndürmüşken iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah'ın sapıklıkta terk ettiğine hidayet etmek mi istiyorsunuz? Kim Allah tarafından sapıklıkta terk edilirse, ona hiç bir yol bulamazsın.

Not: Allah'tan fazla merhametli olmaya çalışmanın alemi yok.

004.89-91) Arzu ederler ki siz de onlar gibi kafir olup eşit olasınız. Allah yolunda hicret edene kadar onları veli edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları alıkoyun ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan veli ve yardımcı edinmeyin. Ancak sizinle aranızda misak olan bir kavme bitişmeleri/bağlanmaları veya sizinle ve kendi kavimleriyle savaşmaya gönüllerini kapatmaları müstesna. Allah dileseydi onları size musallat ederdi ve muhakkak sizi öldürürlerdi. Sizi bırakıp öldürmezler ve barış teklif ederlerse, onlara karşı bir yol vermez size Allah. Diğerlerini de hem sizden, hem de kavimlerinden güvende olmak ister bulursunuz. Fitneye sevkedildikçe döner içine atılırlar. Sizi bırakmazlar ve barışa yanaşıp ellerini sizden çekmezlerse, onları alıkoyun ve durdurduğunuz yerde öldürün. Bunlar üzerinde size apaçık bir sultan verdik.

004.92-93) Hatâen veya kasten mümin öldürülmesi ve cezası.

004.94) Ey iman edenler. Allah yoluna çıktığınızda açıklanmasını bekleyin. Size selam ulaştırana, dünya hayatının arzını isteyerek "Mümin değilsin." demeyin. Allah yanında ganimetler çoktur. Önceden siz de öyleydiniz ve Allah sizi minnettar kıldı. Açıklanmasını bekleyin. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

004.95-96) Müminlerden, zarar/özür sahibi olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenler eşit değildir. Allah malları ve canlarıyla cihad edenleri, oturanlar üzerine derecelerle tercih etmiştir. Hepsine Allah iyiliği(hüsnâ) vaad etmiştir ve azametli ecir olarak mücahidleri oturanlara tercih etmiştir. Kendisinden dereceler, mağfiret ve rahmet ile. Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir.

004.97-100) Melekler, kendi kendilerine zulmedenleri vefat ettirirken dediler ki: "Ne üzereydiniz?" Dediler ki: "Biz yeryüzünde ezilenler(mustazaf) idik." "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya orda." Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü gidiş yeri. Erkeklerin, kadınların ve çocukların çareye güç yetiremeyen ve yolunu bulamayan mustazafları hariç. Allah'ın onları affetmesi umulur. Allah affedici ve bağışlayıcıdır. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek yer de bulur, genişlik de. Kim evinden Allah'a ve rasulüne muhacir olarak çıkar da sonra ona ölüm yetişirse, onun ecri Allah'a düşer. Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.

Not: Kuran'ın birçok yerinde vurgulanan hicret gerçeği, "Fetihten sonra hicret yoktur." rivayetine kurban edilmektedir. Uydurma olup olmadığı belli olmayan, Muhammed as. tarafından yazımı yasaklanan ve Allah tarafından da koruma altında olmayan hadis rivayetlerini, Kuran ayetlerinin önüne geçirme mantığının tezahürüdür bu durum. Hicret, dünyevileşmenin panzehiridir. Ahireti sürekli hatırda tutmanın ilacıdır.

004.101-104) Namazın mahiyeti. Namazı kısaltmak. Savaş anında peygamberin cemaatle namaz kıldırışı. Namazı kaza ettiğinizde Allah'ı ayakta, otururken ve yanlarınız üzerindeyken zikredin. İtminan olduğunuzda namazı kılın. Muhakkak ki namaz müminler üzerine vakitli olarak yazılmıştır. Gevşek olmayın. Siz acı çekiyorsanız onlar da acı çekiyorlar. Ve siz Allah'tan onların ummadıklarını umuyorsunuz. Allah Alîm ve Hakîm'dir.

Not: Salat/Namaz kelimesinin ve namazın kazası bidatinin tahlili "Başlarken" bölümünde yer almaktadır.

004.105-107) Biz sana kitabı insanlar arasında Allah'ın sana gösterdikleri ile hüküm vermen için hak ile indirdik. Hainlerin savunucusu olma. Allah'a istiğfar et. Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir. Kendilerine ihanet edenler hakkında mücadele etme. Kim hain ve günahkar ise Allah onu sevmez.

004.108-109) İnsanlardan gizlerler, Allah'tan gizleyemezler. Razı olmayacağı sözleri tasarlarlarken Allah onlarla beraberdir. Allah yaptıklarını kuşatmıştır. Hadi dünya hayatında onlar hakkında mücadele ettiniz. Peki kıyamet gününde kim onlar hakkında Allah ile mücadele edecek? Yahut onlara kim vekil olacak?

004.110-112) Kim bir kötülük yapar veya kendine zulmeder de sonra Allah'a istiğfar ederse, Allah'ı bağışlayıcı ve merhametli bulur. Kim bir günah kazanırsa, yalnızca kendi üzerine kazanır onu. Allah bilen ve hakimiyet sahibidir. Kim bir hata veya günah kazanır, sonra onu beri olan birine atarsa, muhakkak ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenir.

004.113) Allah'ın sana fazlı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak ki onlardan bir taife seni saptırmaya yeltenmişti. Ancak kendilerini saptırırlar ve sana hiç zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi ve bilmediklerini öğretti. Allah'ın senin üzerindeki fazlı muazzamdır.

004.114-115) Sadakayı, marufu ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenler hariç, gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Kim Allah'ın rızasını isteyerek bunları yaparsa, ilerde ona muazzam bir ecir vereceğiz. Kim de kendisine hidayet beyan olduktan sonra, rasulden ayrılırsa ve müminlerden başkasının yoluna tabi olursa, onu yöneldiği yola döndürürüz ve cehenneme yaslarız. Ne kötü bir gidiş yeri.

004.116) Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Dileyen kimse için bunun dışındakileri bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, muhakkak ki uzak sapıklıkta kalmıştır.

004.117) Allah'ın dışında yalnızca inâsı ve azgın/inatçı şeytanı yardıma çağırıyorlar.

004.118-122) Allah onu lanetledi. (Şeytan) dedi ki: "Muhakkak ki kullarından belirli bir nasip edineceğim, onları saptıracağım ve onlara kuruntu vereceğim. Onlara emredeceğim ve hayvanların kulaklarını dilecekler/kesecekler/yaracaklar. Onlara emredeceğim ve Allah'ın yaratışını değiştirecekler. Kim Allah'ın dışında şeytanı veli edinirse, apaçık bir şekilde hüsrana uğrar. Onlara vaat ve ümit verir. Şeytanın vaadi sadece aldatıcı bir vaaddir. Onların varacakları yer cehennemdir ve ordan kurtuluş çaresi bulamazlar. İman edip salih amel işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada ebediyyen kalacaklar. Allah'ın vaadi haktır. Deyiş/söz olarak kim Allah'tan daha doğrudur?

004.123-124) Sizin kuruntularınıza ve ehli kitabın kuruntularına göre değildir. Kim kötülük yaparsa onun karşılığını/cezasını görür. Kendisine Allah'tan başka bir veli ve yardımcı bulamaz. Kadın olsun erkek olsun kim de mümin olarak bir salihât işlerse cennete girer ve zerre zulüm görmez.

004.125-126) Muhsin olarak yüzünü Allah'a teslim edip hanif olarak İbrahim'in milletine tabi olandan din olarak kim daha iyidir? Allah İbrahim'i halil edindi. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah her şeyi kuşatmıştır.

004.127-130) Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki; onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor ve kendilerine yazılmış olanı vermediğiniz yetim kadınlar, evlenmeyi arzuladığınız kadınlar, mustazaf çocuklar ve yetimler konusunda adaleti ayakta tutmanız hakkında size okunan şeyler var. Hayır olarak ne yaparsanız Allah onu bilir. Karı-koca ilişkisi ve sulh. Çok eşlilikte kadınlar adalet konusu. Ayrılık halinde Allah'ın zenginleştirme vaadi.

004.131-134) Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Sizden önce kitap verilenlere ve size Allah'a karşı takva sahibi olmayı vasiyet ettik. Eğer kafirlik ederseniz, şüphesiz göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah Gani ve Hamid'dir. Allah vekil olarak yeter. Dilerse sizi giderir başkalarını getirir. Allah buna muktedirdir. Kim dünya sevabını/karşılığını isterse, dünyanın ve ahiretin sevabı Allah yanındadır. Allah işitici ve görücüdür.

004.135) Ey iman edenler. Kendiniz hakkında yahut ana-babanız ve akrabalarınız hakkında olsa bile adaleti ayakta tutan, Allah için şahitler olun. İster zengin ister fakir olsun Allah ikisine daha yakındır(evla). Adaletli olma konusunda hevaya tabi olmayın. Eğer dillerinizi eğip bükerseniz veya çekinirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

004.136) Ey iman edenler. Allah'a, rasule, rasulüne indirdiği kitaba ve önceden indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, rasullerini ve ahiret gününü göz ardı ederse(küfür) uzak sapıklıkta kalmıştır.

Not: İlk bakışta ayetin iman edenleri iman etmeye çağırdığı görülüyor. Fakat Allah "Ey iman edenler." diye hitap ettiğinde, muhatabın mümin olduğunu onayladığını değil, "Ey iman ettiğini söyleyenler, madem bunu iddia ediyorsunuz, o zaman şunları şunları yapmalısınız." olarak anlıyorum.

004.137-138) İman eden sonra küfreden, sonra iman edip sonra küfreden, sonra küfürde ileri gidenleri Allah bağışlamayacak ve hidayet etmeyecek. Münafıkları elim bir azapla müjdele.

004.139) Müminlerin dışında kafirleri veli ediniyorlar. Onların yanında mı istiyorlar/umuyorlar izzeti. İzzet topluca Allah'ındır.

004.140) Muhakkak ki Allah size kitapta, Allah'ın ayetlerinin göz ardı edildiğini/örtüldüğünü(küfür) ve alay edildiğini duyduğunuzda, başka söze geçene kadar onlarla oturmayın diye indirdi. Öyle yaparsanız muhakkak ki onlar gibi olursunuz. Şüphesiz ki Allah münafıkları ve kafirleri topluca cehennemde toplayacaktır.

004.141-143) Münafık zihniyeti. Namaza kalktıklarında üşengeç olurlar ve insanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı az zikrederler.

004.144) Ey iman edenler. Müminlerin dışında kafirleri veli edinmeyin. Allah'a kendi hakkınızda apaçık bir sultan mı kılmak istiyorsunuz.

004.145-146) Muhakkak ki münafıklar ateşin en aşağı tabakasındadırlar ve onlara bir yardımcı da bulamazsın. Ancak, tevbe eden, ıslah olan, Allah'a sarılan ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesna. Bunlar müminlerle beraberdir. Allah müminlere muazzam bir ecir verecektir.

004.147) Şükreder ve iman ederseniz Allah size azap etmeyi ne yapsın? Allah Şakir ve Alîm'dir.