22 Ekim 2014 Çarşamba

9. cüz


007.93) “Ey kavmim, muhakkak ki size rabbimin risaletini tebliğ ettim ve nasihat ettim. Kafir kavme nasıl acırım?” 007.94-95) Biz memleketlerin ahalisini, yalvarıp yakarsınlar diye sıkıntılarla ve zararlarla sıkmadıkça nebi göndermedik. Sonra kötülüğü iyilikle değiştirdik. Sonra duyarsız olduklarında onları yakaladık. 007.96-99) Eğer memleketlerin halkları iman edip takva sahibi olsalardı, üzerlerine gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat yalanladılar ve biz onları kazandıkları ile yakaladık. Memleketlerin halkları, baskınımızın gece uyurlarken gelmesinden emin mi oldular? Yine memleketlerin halkları, baskınımızın gündüz oynaşıp dururlarken gelmesinden emin mi oldular? Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Kendilerine yazık eden kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz. Not: Kuran’ın geneline bakıldığında, dünya hayatındaki zaruri ihtiyaçları yani rızkı elde etmek için için sadece iki sebep görülür. Bu kıssada da belirtildiği gibi bunların birisi rızık vericiliği konusunda Allah’a güvenmek, diğeri de Allah’a karşı takva sahibi olmaktır. Rızık için çalışmayı emreden bir ayeti ne direk olarak, ne de dolaylı olarak görmedim. Kuran’da bahsi geçen çalışmalar, ahiret kazancı için olan çalışmalardır. Rızkın kapsamı çok geniştir. Rızık, sadece boğazdan geçenleri ifade etmez. Yaşam için zaruri olan bütün ihtiyaçları kapsar. Hatta Kasas Suresi’ndeki Karun kıssasında Karun’a verilen devasa servete de dolaylı olarak rızık denilmektedir. İlim, evlat vs. de rızık kapsamındadır. Araplar bir çocuk dünyaya geldiği zaman “Allah beni bir çocukla rızıklandırdı.” derler. Allah, rızık konusunda insana kitabın bir çok yerinde garanti verir. İnsanları yalnızca kendine kulluk etmek için yarattığını söyler. Ne var ki insanlık, zamanının büyük çoğunluğunu rızık temini için harcar. 007.100) Eğer dilesek, günahlarından dolayı onları musibete uğratacak olmamız, eski sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanları yola getirmedi mi? Kalplerini mühürlerizve onlar işitmezler. 007.101-102) Önceden yalanlamış oldukları için iman etmediler. Allah kafirlerin kalplerini böyle mühürler. Çoğu sözünde durmaz ve fasıktır. 007.103-126) Musa as’ın Firavun ve ileri gelenlerine gönderilmesi. Firavun’un tebliği ve İsrailoğulları’nı bırakmasını istemesi. Firavun’un ayetleri göstermesini istemesi. Musa as’ın, ejderhaya dönüşen asa ve beyaz el mucizesini göstermesi. Sihirbazlıkla suçlanıp, ülkenin usta sihirbazlarının çağırılması. Sihirbazlar ile Musa as’ın karşılaşması. Önce sihirbazların sihirlerini sergilemesi. Musa as’ın asasını atması ve sihirlerini süpürmesi. Sihirbazların mağlup olup küçük düşmeleri. Sihirbazların secdeye atılıp iman etmeleri. Firavun’un onları cezalandıracağını söylemesi. Sihirbazların zaten rabbimize döneceğiz deyip dua etmeleri. 007.127-137) Firavun kavminin ileri gelenlerinin, İsrailoğullarına baskıya devam etmeyi öğütlemeleri. Musa as’ın kavmine tavsiyeleri. Kavminin Musa as’a “Sen gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet çektik.” diye cevap vermeleri. Firavun avanesinin zikretsinler/hatırlasınlar diye yıllarca ürün eksiltme ile sıkılması. Onlara bir iyilik gelince bu bizimdir derler, kötülük isabet edince de Musa as. ve beraberindekilere suç atarlar. Onların kuşları(talih olabilir) Allah’ın yanındadır ama çoğu bilmez. Bizi büyülemek için ne ayet getirirsen getir, iman etmeyeceğiz dediler. Üzerlerine ayrıntılı ayetler olarak tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar, ve kan gönderdik bunlara rağmen büyüklendiler. Üzerlerine azap çökünce, “Sana verdiği ahid hürmetine rabbine dua et. Eğer bu sıkıntıyı aşarsan muhakkak sana iman eder ve İsrailoğulları’nı seninle göndeririz.” dediler. Sıkıntıyı kaldırınca sözlerinden döndüler. Ayetlerimizi yalanladıkları ve onlardan habersiz oldukları için onları denizde boğarak intikam aldık. Zayıf olanları, yeryüzünün bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis eyledik. Sabretmeleri sebebiyle, rabbinin İsrailoğulları’na olan güzel kelimesi tamamlandı. Firavun’un ve kavminin ürettikleri şeyleri yerlebir ettik. 007.138-141) İsrailoğulları’na denizi atlattık. Putlara tapan kavme rastladılar ve dediler ki: “Ey Musa, bize onlarınki gibi ilahlar yap.” Musa as’ın onlara cevap vermesi. 007.142-154) Musa as’a 40 gün vaad verilmesi ve Allah ile konuşması. Yerine Harun as’ı geçirip öğüt vermesi. Musa as’ın Allah’ı görmek istemesi. Her şeyin hakkındaki öğütlerin tafsilatlı olarak levhaya yazılması. Müstekbirlerin özelliklerinin sıralanması. Kavminin kendilerine söz söyleyemeyen ve yol gösteremeyen bir dana heykeline tutulmaları. Ceza görünce “Bize rahmet etmez ve bağışlamazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz.” demeleri. Musa as’ın kavmine dönünce, arkasından yaptıkları ve Allah’ın emri konusunda acele ettikleri için kızması ve üzülmesi. Levhaları atıp, Harun as’ı hesaba çekmesi. Harun as’ın, kendine yapılanları anlatması. Musa as’ın, kendisi ve kardeşi için dua etmesi. Musa as’ın kızgınlığı yatışınca, rablerinden korkanlar için yazılarında hidayet ve rahmet olan levhaları alması. 007.155-157) Musa as’ın tayin edilen vakit için yetmiş adam seçmesi. Onları sarsıntının tutması. Musa as’ın: “Rabbim, eğer dileseydin onları ve beni daha önceden helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu sadece senin imtihanındır. Onunla dilediğini sapıklıkta terk edersin, dilediğine hidayet edersin. Sen velimizsin, bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bize bu dünyaya da iyilik yaz, ahirette de. Biz sana doğru yola çıktık.” demesi. Allah’ın: “Dilediğimi azabıma uğratırım ve rahmetin her şeyi kuşatmıştır. Onu, takva sahiplerine, zekatı verenlere ve ayetlerime iman edenlere yazacağım. Onlar ki; yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazan ümmi nebi rasule tabi olurlar. Marufu emrederler ve münkerden alıkoyarlar. Hoş şeyleri helal sayar, habis şeyleri haram sayarlar. Üzerlerindeki zincirleri ve yüklerini onlardan indirir. Ona iman eden, saygı gösteren, yardım eden ve onunla beraber indirilen nura tabi olanlar kurtuluşa erenlerdir.” 007.158) De ki: “Ey insanlar. Şüphesiz ki ben topluca size Allah’ın rasuluyum. O Allah ki; göklerin ve yerin mülkü onundur. Ondan başka ilah yoktur. Can verir ve öldürür. Bundan dolayı, Allah’a iman edin. Allah’a ve kelimelerine iman eden ümmi nebi rasule de iman edin. Ona tabi olun. Böylelikle hidayete erersiniz. 007.159) Musa’nın kavminin iyileri. 007.160-162) Musa as’ın kavmine verilen nimetler ve onların kendilerine zulmetmeleri. Kendilerine söylenen sözü değiştirmeleri (tahrif) 007.163) Cumartesi yasağını ihlal etmeleri. İmtihan için balıkların cumartesi günü akın akın gelip, diğer günler gelmemeleri. 007.164) İçlerinden bir ümmet dedi ki: “Allah’ın helak edeceği veya şiddetli azap edeceği kavme niye vaaz/öğüt veriyorsunuz?” Dediler ki: “Rabbinize bir mazeret olsun ve böylelikle takva sahibi olurlar diye.” 007.167-168) İsrailoğulları’nın iyilikle veya kötülükle imtihan edilmeleri ve kıyamete kadar azap görecek olmaları. Ümmetlere parçalanıp, içlerinden salihlerin ve salih olmayanların olması. 007.169-170) Onların ardından, kitaba varis olan ve aşağılık dünyalığı alan bir nesil geldi. Derlek ki: “Nasıl olsa bağışlanacağız.” Kendilerine bir dünya kadar daha mal gelse onu da alırlar. Kendilerinden, Allah hakkından haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Ve o kitabın içindekileri ders olarak çalıştılar. Takva sahipleri için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Akletmez misiniz? Kitaba sarılıp namazı kılan salihlerin ecirlerini zayi etmeyiz. 007.171) Tur’un üzerlerine çekilip İsrailoğulları’ndan söz alınması. 007.172-174) Kalu bela kıssası: Rabbin Ademoğlu’nun sırtından zürriyetini alıp, onları kendi kendilerine; “Rabbiniz değil miyim?” diye şahit tuttuğunda dediler ki: “Bela(elbette/olmaz olur mu) şahit olduk.” Kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu. Atalarımız önceden şirk koştular. Biz ise onlardan sonra gelen bir zürriyettik. Batıl olanların yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin?” dersiniz diye. Ayetleri böyle tafsilatlı olarak anlatıyoruz. Böylelikle dönerler. 007.175-176) Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz, onlardan sıyrılıp çıkan ve peşine şeytanın takıldığı, böylece helak olanlardan olan kişinin haberini anlat onlara. Dileseydik muhakkak ki onu o ayetlerle yükseltirdik fakat o yeryüzünde saplandı kaldı ve hevasına tabi oldu. O bir köpek misali gibidir. Üzerine varsan dilini uzatır solur, bıraksan yine dilini uzatır solur. Ayetlerimizi yalanlayan kavmin misali budur. Kıssayı anlat, böylelikle düşünürler. 007.179) Cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için var ettik. Kalpleri vardır, onunla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla duymazlar. Onlar hayvanlar gibidir, aksine daha da yolunu kaybetmiştirler. Onlar habersiz/gafil olanlardır. 007.180) En güzel isimler Allah’ındır. O’na onlarla dua edin. O’nun isimlari hakkında sapıklık edenleri bırakın. Yaptıklarının cezasını görecekler. 007.181) Yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, hak ile yol gösterirler ve onunla adaleti sağlarlar. 007.185) Onlar göklerin ve yerin melekûtuna, Allah’ın yarattığı bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olma durumuna bakmazlar mı? O sözden sonra hangi söze iman edecekler? 007.186) Allah kimi sapıklıkta terk ederse, ona bir yol gösterici yoktur. Onları taşkınlıkları içinde bırakır da bocalarlar. 007.187) Kıyamet vaktinin bilgisi ile ilgili net ayet. 007.188) Allah’ın dilediğinden başka, kendim için bir faydaya ve zarara sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim hayrı artırırdım ve bana kötülük dokunmazdı. Ben iman eden bir kavim için yalnızca bir uyarıcı ve bir müjdeciyim. 007.189-190) Yaratılış ve çocuk sahibi oluş. Çocuk üzerinden Allah’a şirk koşmak. 007.191-198) Şirk koşanların ve şirk koştukları şeylerin özellikleri ve onlara meydan okuma. “Şüphesiz ki benim velim, kitabı indiren Allah’tır ve O salihlere velilik eder.” 007.199) Affı tut, örfü emret ve cahillerden yüz çevir. 007.200-201) Şeytandan bir vesvese gelince Allah’a sığın. O işiten ve bilendir. Takva sahipleri, kendilerine şeytandan bir taife iliştiğinde tezekkür ederler ve böylece basiretli olurlar. 007.204) Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun. Böylelikle rahmet olunursunuz. 007.205) Sabah akşam, içinden ve kendi işiteceğin kadar, yalvararak ve korkarak rabbini zikret ve gafillerden olma. Şüphesiz rabbinin yanındakiler, ona kulluk hakkında büyüklük taslamazlar, onu tesbih ederler ve ona secde ederler. * * * Enfal Suresi : Bismillahirrahmanirrahim. 008.1) Enfalin açıklanması. Müminlik iddiasında olanlara takva, ıslah ve itaat emri. 008.2-4) Müminler ancak şu kimselerdir ki; • Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, • Kendilerine ayetler okunduğunda bu onların imanlarını artırır, • Rablerine tevekkül ederler, • Namazı kılarlar, • Verdiğimiz rızıklardan infak ederler. İşte bunlar hakiki müminlerdir. Onlara rableri yanında dereceler, mağfiret ve kerim bir rızık vardır. 008.5-14) Hani rabbin seni hak ile evinden çıkarmıştı ve müminlerden bir kısım istemiyor ve ayan-beyan olduğu halde hak konusunda seninle mücadele ediyorlardı. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı. Allah iki taifeden birinin sizin olacağını vaad ediyordu da siz zayıf olanı arzu ediyordunuz. Allah kelimeleriyle hakkı ortaya koymak ve kafirlerin arkasını kesmek istiyordu. Suçlular istemese de hak ortaya konsun, batıl geçersiz olsun. Rabbinizden yardım istiyordunuz ve “Ardı ardına beşbin melekle size yardım ediyorum” diyerek size icabet etti. Allah bunu sadece bir müjde olsun ve kalpleriniz tatmin olsun diye yaptı. Yardım sadece Allah tarafındandır. Allah aziz ve hakimdir. Allah tarafından güven verici bir uyku bastırıyordu sizi. Gökten üzerinize; sizi onunla temizlemek, sizden şeytanın murdarlığını gidermek, kalplerinizi sağlamlaştırmak ve ayaklarınızı sabitlemek için bir su indiriyordu. Rabbin meleklere vahyediyordu: “Ben sizinle beraberim, iman edenleri sabit tutun. Kafirlerin kalplerine dehşet salacağım. Boyunlarının üzerine vurun. Tüm parmaklarına vurun.” Bu böyledir çünkü onlar Allah ve rasulüne karşı geldiler. Kim Allah ve rasulüne karşı gelirse, Allah’ın azabı şiddetlidir. Şimdi onu tadın, kafirlere bir de ateşin azabı vardır. 008.15-16) Ey iman edenler, kafirlerle ordu halinde karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin. Kim böyle bir günde (taktik icabı hariç) arkasını dönerse, muhakkak ki Allah’tan bir gazaba uğrar ve varış yeri cehennemdir. Ne kötü son. 008.17) Onları siz öldürmediniz lakin onları Allah öldürdü. Attığında sen atmadın lakin Allah attı. Müminleri kendisinden güzel bir şekilde imtihan etmek içindi. Allah işiten ve bilendir. 008.19) Fetih istiyorsanız işte size fetih. Eğer sonlandırırsanız sizin için hayırlı olur. Eğer dönerseniz, biz de döneriz. Çok bile olsa topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah müminlerle beraberdir. 008.20-24) Ey iman edenler. Allah’a ve rasulüne itaat edin, işitip dururken ondan yüz çevirmeyin. İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın. Allah katında canlıların en şerlisi akletmeyen sağır ve dilsizlerdir. Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi muhakkak ki onlara duyururdu. Onlara duyursa bile yüz çevirir ve aldırmazlar. Ey iman edenler. Size hayat verecek şeylere çağırıldığınızda Allah’a ve rasule icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer. Ve onun huzurunda haşrolacaksınız. 008.25) Bir fitneden/imtihandan korunun ki özellikle sizden zalim olanlara dokunmakla kalmaz. Bilin ki Allah cezası şiddetli olandır. 008.26) Hatırlayın; siz yeryüzünde zayıf düşmüş ve insanların sizi kapıp götürmesinden korkan az bir topluluktunuz da sizi O barındırdı, yardımıyla destekledi ve hoş rızıklar verdi ki böylelikle şükredersiniz. 008.27) Ey iman edenler. Allah’a ve rasulüne ihanet etmeyin. Bile bile emanetlerinize ihanet etmiş olursunuz. 008.28) Bilin ki mallarınız ve evlatlarınız ancak fitnedir/imtihandır. Muazzam ecir Allah’ın yanındadır. 008.29) Ey iman edenler. Allah’a karşı takva sahibi olursanız, size bir furkan verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah muazzam bir lütuf sahibidir. 008.33) Sen onların içindeyken Allah onlara azap edecek değildir. İstiğfar ettikleri sürece Allah onlara azap etmez. 008.34-35) Mescid-i Haram’ın velileri. Kafirlerin Mescid-i Haram yanındaki salatları. 008.36-37) Kafirler mallarını, Allah yolundan alıkoymak için infak ederler. İnfak edecekler, sonra onlara yürek acısı olacak ve mağlup olacaklar. Kafirler cehennemde haşrolacaklar. Allah, temizi habisten ayırt etsin ve habis olanları birbiri üstüne bindirip topluca cehenneme koysun diye. İşte onlar hüsranda olanlardır. 008-38) Kafirlere söyle; eğer bir son verirlerse geçmişte yaptıkları bağışlanır. Eğer dönerlerse, (bilsinler ki) öncekilerin sünnet mazide duruyor. 008.39-40) Bir fitne kalmayana ve din tamamıyla Allah’ın olana kadar onlarla savaşın. Bir son verirlerse, Allah yaptıklarını görüp durmaktadır. Eğer yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin mevlanızdır. Ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

2 yorum: