27 Ekim 2014 Pazartesi

4. cüz

003.92) Sevdiklerinizden infak etmedikçe birr(iyilik/genişlik)e nail olamazsınız. Ne infak ederseniz Allah onu bilir.

003.93-94) Tevrat inmeden önce İsrail'in(Yakub) kendisine haram ettikleri hariç bütün yiyecekler İsrailoğulları'na helal idi. De ki; "Eğer doğru sözlülerseniz Tevrat'ı getirip okuyun." Bundan sonra kim Allah'a yalan iftira ederse zalimdir.

003.95) De ki: "Allah doğru söyledi." Hanif olarak İbrahim'in dinine tabi olun. O müşriklerden olmadı.

003.96-97) Muhakkak ki insanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki alemlere hidayet olandır. Onda apaçık ayetler, İbrahim makamı vardır. Kim ona girerse güvende olur. Ona bir yol bulanın evi haccetmesi, Allah için insanların üzerinedir. Kim göz ardı ederse, şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir.

003.98-99) Ehli kitabın özellikleri ve onlara karşı söylenenler.

003.100) Ey iman edenler. Kendilerine kitap verilen fırkalara tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra küfre döndürürler.

Not: Hemen üstteki 2 ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah burda kitap verilip, o kitaba uygun yaşayanları kastetmiyor, kitabı okuduğu halde ona uygun yaşamayan fırkaları kastediyor. Kitaptaki dine tam olarak uymayan günümüz İslamiyeti de buna dahil olsa gerek. Ehli kitap denilince, sadece geçmiş kitaplara değil, gelen tüm kitaplara muhatap olup, gereğini yapmayanları anlamamı güçlendiren bir pasaj.

003.101) Size Allah'ın ayetleri okunurken ve rasulu de aranızdayken, nasıl kafirlik edersiniz? Kim Allah'a sarılırsa, muhakkak ki dosdoğru yola hidayet olunur.

Not: Ayetler sadece indiği ortamlara değil, tüm zamanlara hitap ediyorsa, Allah rasulunun bizim de aramızda olması gerekir. Hucurat Suresi 7. ayette de: "Bilin ki Allah'ın rasulu içinizdedir." der. "Bu ayetler indiğin dönemdeki insanlara hitap ediyor." dersek, bu ayetler bizim için tarih bilgisinden öte geçmez.
Geçmişte rasul ile beraber yaşayan insanlar ile bizim aramızda adaletin sağlanması için bu böyle olmalıdır. Onlar ihtilaf ettikleri konularda zanna tabi olmak yerine gidip Allah ile sürekli canlı yayın halinde olan rasule konuyu arz etmişler ve vahiy ile garantili cevap almışlar. Biz ise ya kendi zannımıza tabi oluyoruz, ya da bu işten ekmek yiyen hoca taifesinin zanlarına. Kuran'dan herkes aynı şeyi anlasa belki gerek kalmaz diyeceğim ama her fırka kendi anlayışınca okuyor. Meallerde ve tefsirlerde bile karşıt anlamlar mevcut. Allah tarafından bir yetkilinin olmadığı ortamlar, fitne-fesat ortamlarıdır.

003.102) Ey iman edenler. Allah'tan nasıl korunmanız gerekiyorsa öyle korunun ve yalnızca Müslüman olarak can verin.

003.103) Topluca Allah'ın ipine sarılın ve fırkalaşmayın. Allah'ın sizin üstünüzdeki nimetini hatırınızda tutun. Siz düşmanlardınız, kalplerinizi birleştirdi ve Allah'ın nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı. Bu şekilde Allah sizin için ayetlerini beyan ediyor, böylelikle doğru yolu bulursunuz.

Not: Allahu alem, dünya hayatından önceki hayatımıza dair bilgiler. Eğer öyleyse, "Bu dünyaya gelip, cennet cehennem arasında tercih yapmak zorunda mıydım?" şeklinde yapılan sorgulamalara cevap verilmiş olur.
Adem as. işlediği günah sebebiyle cennetteki hayatından, dünya hayatına indirildi. Peki onun zürriyetinden gelen bizler, Adem as'ın günahı sebebiyle mi bu dünyaya indirildik, yoksa hepimiz öbür tarafta günah işledik de, onu telafi etmek için mi burdayız? Dünyadan önce de bir hayatımızın olduğunu ama bize unutturulduğunu "kalu bela" denilen kıssadan ve Kuran'ın bazı bölümlerinden anlıyoruz. İnsan ismi Türkçe'de "unutan" demektir. Taha Suresi 115. ayette der ki: "Andolsun önceden Adem ile ahitleşmiştik ve unuttu. Onda azim bulamadık." Konu ile ilgili rivayetlerden birisi: "Adem, Allah'a olan ahdini unuttuğu için insan ismini almıştır." İbni Abbas.

003.104) Sizden, hayra çağıran, bilineni emreden ve bilinmeyeni yasaklayan bir ümmet bulunsun. İşti onlar huzura erenlerdir.

Not: Emirleri telakki ederken, bireyselliğine ve toplumsallığına iyi dikkat etmek gerek. Toplumsal formda gelen emirler, Allah tarafından bir yetkili önderliğinde uygulanabilen emirlerdir. Allah tarafından bir yetkili olmadığı halde bu emirleri uygulamaya kalkmak, büyük sakıncalara sebebiyet verebilir. Emirin geliş şekline ve uygulanabilirliğine bakarak bunu anlayabiliriz.

003.105) Kendilerine beyyineler geldikten sonra fırkalaşanlar ve ihtilaf edenler gibi olmayın. Azametli azap onlar içindir.

Not: "Ümmetin ihtilafında rahmet vardır." rivayetini bu ayet kapsamında tekrar düşünmek lazım. En basit misal: Bir fırkaya göre çok az kan aksa bile abdest bozulurken, diğer fırkaya göre oluk oluk kan aksa abdest bozulmazmış.
Din kanundur. Kanunlar önünde bütün insanlar eşit olmalıdır. Bana yasak olan, öbürüne nasıl serbest olur? Bunları sorunca da yukarıdaki rivayeti söylerler. Ayete bakılırsa, ihtilafta rahmet değil, zillet ve azap vardır.

003.106) İmandan sonra küfür.

003.110-112) Siz, insanlar içinden çıkan en hayırlı ümmettiniz. Marufu emreder, münkerden alıkoyardınız. Allah'a güvenirdiniz. Eğer ehli kitap iman etseydi, onlar için daha hayırlı olurdu. Onların içinde müminler vardır. Çoğunluğu fasıktır. Eziyetten başka zarar veremezler size. Sizinle savaşırlarsa arkalarını dönüp kaçarlar. Yardım olunmazlar. Allah'ın ipiyle ve insanların ipiyle(burayı anlayamadım) olması hariç olmak üzere onlara nerede olurlarsa olsunlar zillet damgası vurulmuştur. Allah'ın gazabına uğradılar ve meskenet damgası vuruldu. Allah'ın ayetlerini göz ardı etmeleri, nebileri haksız yere öldürmeleri, isyanları ve aşırı gitmeleri dolayısıyla böyle oldu.

003.113-115) Ehli kitabın hepsi bir değildir. Gece boyu ayakta olup Allah'ın ayetlerini okuyan ve secde eden bir ümmet vardır. Allah'a ve ahiret gününe iman ederler. Marufu emredip, münkeri yasaklarlar ve hayırlara koşarlar. İşte bunlar salihlerdir. Hayır olarak ne yaparlarsa örtülmeyecektir(küfür fiili kullanılıyor).

003.116) Kafirlerin malları ve evlatları Allah'a karşı onlara bir yarar sağlamayacaktır. Ateş ehlidirler ve orda kalıcıdırlar.

003.117) Bu dünya hayatında infak ettikleri, kendilerine zulmedenlerin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgar gibidir. Allah onlara zulmetmedi, kendilerine zulmediyorlar.

Not: Kafirlerin yaptığı salih amellerin boşa gideceği bildiriliyor. İbrahim Suresi 18. ayette de aynı konu geçer. Salih amel ve iman birlikteliği önemlidir. Allah'a güvenir halde iken yapılan salih ameller işe yarar. Yani karşılığını sırf Allah'tan bekleyerek yapılanlar. Salih amel işlediğinde uğrayacağı zararları Allah'ın dünyada ve ahirette karşılayacağına güvenmek.

003.118) Ey iman edenler. Kendinizden olmayanları dost/sırdaş edinmeyin.

003.119) İşte siz öyle kimselersiniz ki, bütün kitaplara iman ettiğiniz halde onlar sizi sevmez, siz onları seversiniz. Onların özellikleri.

003.121-129) Ehlinden ayrılmış, müminleri savaş yerlerine yerleştiriyordun. Allah işiten ve bilendir. İçinizden iki taife, Allah velileri olduğu halde bozulmaya yüz tutmuştu. Müminler Allah'ı vekil edinsinler. Muhakkak ki siz zillette iken Allah size Bedir'de yardım etti. Allah'a karşı takvalı olun, böylelikle şükredersiniz. Müminlere diyordun ki; "Rabbinizin indirilmekte olan üç bin melekle size yardım etmesi yetmedi mi?" Evet, sabredip takvalı olursanız, şu anda üzerinize gelseler, rabbiniz size beş bin nişanlı melekle yardım eder. Bunu Allah sadece size bir müjde olsun ve kalpleriniz tatmin olsun diye yaptı. Yardım sadece Aziz ve Hakim olan Allah'tandır. Kafirlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de hayal kırıklığı içinde dönüp gitsinler diye. Senin elinde yapacak bir iş yok. Allah onlara ya yönelir(tevbe) ya da azap eder. Çünkü onlar zalimdirler. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Dileyeni bağışlar, dileyene azap eder. Allah Gafur ve Rahim'dir.

Not: İşi kendinden bilmek insanın düşebileceği en büyük yanlışlardan birisidir. Bu kıssadan ve ilerdeki bazı kıssalardan anlaşılacağı gibi, görünürde yani sebep-sonuç ilişkisine göre işi yapacak olan insan gibi görünse de, aslında işi yapan Allah'tır. Allah dileseydi gökten bir çığlık veya pişmiş taş parçaları vs. gönderip işi bitirebilirdi. Ama burda asıl konu, bunlar gelmemiş haldeyken, insanların imtihanı nasıl vereceği konusudur. Arkasını dönüp kaçacak mı, yoksa "Velisi Allah olanın sırtı yere gelmez. Ölürsem de rabbime kavuşmuş olurum." diyerek karanlığa dalar gibi dalacak mı? 128. ayette "onlar için senin yapacak bir şeyin yok." denilen zalimler, savaş için evden çıkmak istemeyen, hak kendilerine beyan olmuşken savaşa değil de ölüme gider gibi zorlanan ve savaşta arkasını dönüp kaçanlar olabilir. Allahu alem. Konu ile ilgili Enfal ve Tevbe surelerinde detaylı bilgi mevcuttur.
Ayrıca, Allah burada ve muhtelif yerlerde: "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır." buyuruyor. Düşünelim, mülkiyet iddiasında bulunduğumuz şeyler, tapusu bizde olan evler, bindiğimiz arabalar, çocuklarımız, paralarımız vs. vs. gerçekten bize mi ait? Yoksa imtihan vesilesi olarak bizden öncekilerden devraldığımız ve sonrakilere bırakmak zorunda olduğumuz ve gerçek sahibi Allah olan şeyler mi?

003.130-132) Ey iman edenler. Kat kat katlanmış faiz yemeyin. Takva sahibi olun, böylelikle felah bulursunuz. Kafirler için hazırlanmış ateşten korunun. Allah'a ve rasule itaat edin, böylelikle rahmete nail olursunuz.

003.133-136) Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gökler ve yer olan muttakiler için hazırlanmış cennete koşun. Onlar genişlikte ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutup insanları affederler. Allah iyileri sever. Onlar bir fuhşiyat işlediklerinde veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar ve günahlarından dolayı istiğfar ederler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlar? Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. Onların karşılığı rablerinden bir bağışlanma ve altlarından nehirler akan, kalıcı olacakları cennetlerdir. Çalışana ne güzel mükafat.

003.137-138) Muhakkak ki sizden önce bir sünen(adet, yaşayış biçimi) geçti gitti. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların akıbeti nasıl olmuş bir bakın. Bu insanlar için bir beyan ve hidayet, muttakiler için bir öğüttür.

003.139-141) Yılmayın ve üzülmeyin. Eğer müminlerden iseniz, üstün olan sizlersiniz. Size bir yara dokunduysa, o kavme de aynısı dokundu. O günleri insanlar arasında çevirir dururuz. Allah'ın iman edenleri bilmesi ve sizden şahitler edinmesi için. Allah zalimleri sevmez. Allah'ın iman edenleri seçip, kafirleri mahvetmesi için.

003.142-143) Allah'ın sizden cihad edenleri ve sabredenleri bilmesinden önce cennete gireceğinizi mi hesap ediyorsunuz? Andolsun ki onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. Muhakkak onu gördünüz, bakıp duruyorsunuz.

003.144) Muhammed ancak bir rasuldur. Muhakkak ki ondan önce rasuller gelip geçti. Ölürse veya öldürülürse, gerisin geri dönecek misiniz? Kim gerisin geri dönerse, Allah'a hiç bir zarar veremez. Allah şükredenlere karşılığını verecektir.

003.145) Allah'ın eceli yazılmış olarak izni olmaksızın hiç bir nefse ölüm yoktur. Kim dünyalık karşılık isterse ona ondan veririz. Kim de ahiret karşılığı isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin karşılığını veririz.

003.146-148) Nice nebi beraberinde bir çok rabbani ile birlikte savaştı. Allah yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, zayıflık göstermediler ve miskinlik etmediler. Allah sabredenleri sever. Onların sözü şundan başka bir şey olmadı: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıkları bağışla. Ayaklarımızı sabitle ve Kafir kavme karşı bize yardım et." Böylece Allah onlara dünya karşılığını verdi ve en güzel ahiret karşılığını da. Allah iyileri sever.

003.149-150) Kafirlere itaat etmeyin. Aksine sizin mevlânız Allah'tır. Yardım edenlerin en hayırlısıdır.

003.151) Allah'ın bir sultan indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaları sebebiyle kafirlerin kalplerine korku salacağız.

003.152-168) Savaş ismi verilmemekle birlikte, tarihi rivayetlerden anladığımız kadarıyla, Uhut Savaşı hakkında olan uzun bir pasaj. Bu pasajda peygamber ve onun yanındakilerin davranış şekilleri detaylı bir şekilde bildiriliyor. Pasajın ana konusu; Allah ve rasulunun çağrısı ve yanındakilerin buna karşılık davranışları.

  • Allah size olan vaadine sadık kaldı. Sevdiğiniz şeyleri size gösterdikten sonra(dünyalık ganimet) siz isyan edene kadar, verilen emir konusunda çekişene kadar ve de başarısız olana kadar, onun izniyle onları doğruyordunuz. Sizden dünyayı isteyen de vardı, ahireti isteyen de. Sonra Allah sizi imtihan etmek için onlara karşı salıverdi. Muhakkak ki sizi bağışladı. Allah müminlere karşı fazl sahibidir.
  • Siz hiç kimseye dönüp bakmaksızın tırmanıyordunuz(kaçıyordunuz) ve rasul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Bundan dolayı Allah size gam üstüne gam verdi ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
  • Sonra o gamın ardından içinizden bir grubu saran bir güven, bir uyku hali indirdi. Bir grup da kendi derdine düşmüş, Allah'a karşı cahiliye zannı ile zanda bulunuyordu. Diyorlardı ki: "Bizim yapacağımız bir iş mi vardı?" De ki: "Muhakkak ki bütün işler Allah'ındır." Sana açmadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki: "Bu işte görüşümüz alınsaydı burada katledilmezdik." De ki: "Evlerinizde olsaydınız da katledilmek üzerine yazılanlar muhakkak yatacakları yeri boylardı. Allah içinizde ne var diye imtihan etti, kalplerinizdekini ortaya çıkarmak için." Allah gönüllerin özünü bilir.
  • Muhakkak ki iki topluluğun çarpıştığı gün içinizden arkasını dönenlerin ancak şeytan ayaklarını kaydırdı. Kazandıkları bazı şeylerden dolayı. Muhakkak ki Allah onları affetti. Allah Gafur ve Halim'dir.
  • Ey iman edenler. Yeryüzünde dolaşmaya veya savaşa giden kardeşleri hakkında; "Yanımızda kalsalardı ne ölür ne de öldürülürlerdi." diyen kafirler gibi olmayın. Kalplerinde Allah bunu hasret bıraksın diye. Yaşatan ve öldüren Allah'tır. Allah yaptıklarınızı görmekte.
  • Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, muhakkak ki Allah'tan bir mağfiret ve rahmet dünyalık topladıklarından daha hayırlıdır.
  • Ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah'a haşrolunacaksınız.
  • Allah'tan bir rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer katı yürekli bir kaba olsaydın etrafından dağılırlardı. Onları affet, onlar için istiğfar et ve iş hususunda onlara danış. Azmettiğin zaman Allah'a tevekkül et. Allah tevekkül edenleri sever.
  • Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelemezler. Sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler Allah' tevekkül etsinler.
  • Bir nebi için emanete hıyanet olamaz. Kim hıyanet ederse hıyenet ettiği şey kıyamet günü getirilir. Sonra her nefse kazandığı şey ödenir ve kimseye de zulmedilmez. Allah'ın rızası peşinden giden kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve yatağı cehennem olan kimseye benzer mi? Ne kötü dönüş yeri.
  • Onlar Allah indinde derece derecedir. Allah yaptıklarınızı görmekte. 
  • Allah'ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen ve kitabı ve hikmeti öğreten bir rasulu içlerinden göndermekle Allah müminlere lütfetti(minnettar yaptı). Muhakkak ki önceden apaçık bir sapıklıktaydılar. Onların başına iki misli gelmişken, size bir musibet isabet edince dediniz ki: "Bu nereden?" De ki: "O kendinizden." Allah her şeye kâdirdir.
  • O iki topluluğun çarpıştığı gün başınıza gelen de yine müminleri ve münafıkları bilmesi için Allah'ın izniyledir. Onlara denildi ki; "Gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın." Dediler ki: "Savaşmayı bilseydik size tabi olurduk." Onlar o gün imandan çok küfüre onlardan daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Gizlediklerini en iyi bilen Allah'tır.
  • Kendileri otururken, kardeşleri için dediler ki: "Bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi." De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi ölümü kendinizden uzaklaştırın!" 
003.169-174) Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine canlıdırlar, rablerinin yanında rızıklanmaktalar. Allah'ın kendilerine fazlından verdikleriyle sevinirler. Arkalarından kendilerine yetişemeyenlere bir korku ve hüzün olmayacağını müjdelerler. Allah'tan bir lütuf, nimet ve müminlerin karşılığını zayi etmeyeceğini müjdelerler. Yaralandıktan sonra Allah'a ve rasule icabet edenlere insanlar dediler ki: "İnsanlar size karşı toplanıyor, korkun!" Bu onların imanını artırdı. Dediler ki: "Allah bize yeter, ne güzel vekil." Kendilerine bir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir lütuf ve nimetle döndüler. Allah'ın rızasına tabi oldular. Allah azametli lütuf sahibidir.

Not: İman kelimesinin Türkçe'si "güvenmek" demiştik daha önce. Bu ayette iman artmasından bahsediliyor. Eğer iman inanmak olsaydı, iman artması makul bir şey olmazdı. Bir şeye ya inanırsın ya inanmazsın. Ama güven olayı çok farklı. İnsanların güven dereceleri, kendi durumlarına ve karşı tarafın durumuna göre artıp eksilebilir.

003.175) Şeytan ancak kendisini veli edinenleri korkutur. Eğer mümin iseniz, ondan korkmayın, benden korkun.

003.176-177) Küfürde yarışanlar, iman karşılığında küfürü satın alanlar seni hüzünlendirmesin. Allah'a hiç zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir haz vermemeyi istiyor. Onlara azametli azap vardır.

003.178) Kafirler, kendilerine süre/mühlet vermemizi kendileri için bir hayır sanmasınlar. Sadece günahlarını artırsınlar diye mühlet veriyoruz. Küçültücü azap vardır onlara.

003.179) Allah müminleri bulundukları halde bırakacak değildir. Sonunda pis olanı hoş olandan ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir fakat rasullerinden dileyeni seçer. Onun için Allah'a ve rasullerine iman edin. İman eder ve korunursanız size azametli bir ecir/karşılık vardır.

003.180) Allah'ın kendilerine lütfettiklerinden cimrilik edenler, onun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine o onlar için şerdir. Kıyamet günü o cimrilik ettikleri şeyler boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Muhakka ki "Allah fakir biz zenginleriz" diyenlerin sözünü Allah işitti. Söyledikleri şeyi ve nebileri haksız yere katletmelerini yazacağız. Diyeceğiz ki: "Tadın yakıcı azabı."

003.182) Bu sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir ve Allah kullarına zulmetmez.

003.185) Her nefis ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz ancak kıyamet günü kavuşturulacaktır. Kim ateşten uzaklaştırılır da cennete girerse işte o başarmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.

003.186) Muhakkak mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden bir çok eziyetli şey duyacaksınız. Sabreder ve korunursanız bu azametli işlerdendir.

003.187) Allah, kitap verilenlerden misak almıştı: İnsanlara beyan edeceksiniz ve gizlemeyeceksiniz. Kitabı sırtlarına attılar ve karşılığında az bir bedel aldılar. Ne kötü alışveriş.

003.188-189) Yaptıklarına sevinenleri ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenleri azaptan kurtulmuş sanma. Onlara elim bir azap vardır. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.

003.190-195) Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirinin yerine gelmesinde Ulul Elbâb için ayetler vardır. Onlar kıyamda, otururken ve yanları üzerinde iken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. Dua:

  • Rabbimiz, bunu batıl olarak yaratmadın. Sen Sübhan'sın, bizi ateşin azabından koru. 
  • Rabbimiz, sen kimi ateşe sokarsan onu rezil edersin. Zalimler için hiç yardımcı yoktur. 
  • Rabbimiz, biz 'Rabbinize güvenin' diyerek imana çağıran bir çağırıcı işittik ve iman ettik. 
  • Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi ebrar ile buluştur. 
  • Rabbimiz, peygamberlerinle bize vaad ettiklerini bize ver ve bizi kıyamet günü rezil etme. Sen sözüne aykırı davranmazsın.
Rableri onlara icabet etti: "Erkek olsun, kadın olsun içinizden çalışanların işlerini muhakkak ki zayi etmem. Bazınız bazınızdansınız. Allah'tan bir sevap(karşılık/dönüş) olarak,; hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, yolumda eziyet görenlerin, savaşa gidenlerin ve katledilenlerin kötülüklerini örterim ve altından ırmaklar akan cennete sokarım. Sevapların en güzeli Allah yanındadır."

003.196-197) Kafirlerin beldelerde dolaşması seni aldatmasın. Az bir metadır o. Sonra dönüş yerleri cehennemdir. Ne kötü döşektir. 

003.198) Fakat rablerine karşı korunanlar(muttaki) için Allah katından bir ikram olarak içinde kalıcı olmak üzere altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah'ın yanındaki, ebrâr için daha hayırlıdır.

003.199) Muhakkak ki ehli kitaptan, Allah'a iman eden, size indirilene ve kendilerine indirilene iman eden, Allah'a karşı huşu duyan ve Allah'ın ayetlerini az bir paraya satmayanlar da vardır. Onların ecirleri rableri yanındadır. Allah çabuk hesap görendir.

003.200) Ey iman edenler. Sabredin, sabırda yarışın, bağlanın(rabıta) ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Böylelikle felaha erersiniz.

* * *

004.Nisa Suresi:

Bismillahirrahmanirrahim.

004.1) Ey insanlar. Sizi bir tek nefisten yaratıp, ondan da eşini yaratan, ikisinden de birçok erkek ve dişi üreten rabbinize karşı takva sahibi olun. 

004.2) Yetimlere mallarını verin. Hoş olanı habis olan ile değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin çünkü o büyük vebaldir.

004.3) Yetimler konusunda adaleti sağlayamayacağınızdan korkuyorsanız, hoşlandığınız kadınlardan ikişer, üçer ve dörder nikahlayın. Adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, bir kadın ile veya meleket eymânukum(anlayamadığım için olduğu gibi bırakıyorum) ile yetinin. Doğruluktan ayrılmamanız için bu daha uygundur.

004.4) Kadınlara sadakalarını gönüllüce verin. Eğer size ondan birazını kendiliğinden bağışlarsa, içinize sinerek yiyin onu.  

004.5) Allah'ın sizi kâim kıldığı mallarınızı sefihlere vermeyin. Onları bu mallardan rızıklandırın, giydirin ve onlara maruf söz söyleyin.

004.6) Yetimler ve malları.

004.7-14) Miras.

004.15-16) Zina.

004.17-18) Cahillikle kötülük işleyip, sonra yakın zamanda Allah'a tevbe edenlere(yönelenlere) tevbe etmek(yönelmek) Allah'ın üzerinedir. İşte bunlara Allah tevbe eder(yönelir). Onlardan birine ölüm gelip de; "Şimdi tevbe ettim." diyene kadar kötülükleri işleyenler için ve kafirler olarak ölenler için tevbe yoktur. Onlar için elim bir azap hazırladık.

Not: Tevbe etmek ile istiğfar etmenin farkı "Başlarken" bölümünde yer almaktadır. Bu ayette de Allah tevbe fiilini hem kendisi için, hem de kulları için kullanmıştır.

004.19-23) Mehir, nikah, veraset, geçim, başka eş almak, nikah akdi(misak), fuhşiyat, haram olan kadınlar.

"Onlarla bilinen(maruf) bir şekilde geçinin. Eğer onları istemezseniz, umulur ki, bir şeyi istemezsiniz ve Allah onda birçok hayır meydana getirmiştir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder